DÜRRÎZÂDE MUSTAFA EFENDİ

(ö. 1188/1775)

Osmanlı şeyhülislâmı.

1114’te (1702-1703) İstanbul’da doğdu. Tanınmış ilmiye ailesi Dürrîzâdeler’e adını veren Şeyhülislâm Dürrî Mehmed Efendi’nin oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra ibtidâ-i hâric derecesiyle müderris oldu. İlmiye derecelerini peş peşe katederek babasının şeyhülislâmlığı sırasında 1147’de (1734) Süleymaniye müderrisliğinden Galata kadılığına tayin edildi, ardından Edirne ve Haremeyn pâyelerini aldı. Babasının ölümünden sonra uzun süre mâzul kaldı. 1739’da İstanbul kadısı oldu, bir yıl kadar bu görevde bulunduktan sonra azledildi. 1746 Ekiminde Anadolu kazaskerliğine getirildi. Ardından Rumeli kazaskerliğinin önce pâyesini aldı, sonra 26 Haziran 1751’de bilfiil Rumeli kazaskeri oldu. 10 Mayıs 1756’da ikinci defa Rumeli kazaskerliğine tayin edildikten iki ay sonra 26 Temmuz’da Damadzâde Feyzullah Efendi’nin yerine şeyhülislâmlığa getirildi. Yedi ay kadar bu makamda kaldı, 18 Şubat 1757’de azledilerek Gelibolu’ya gönderildi. Beş yıl kadar görevden uzak kaldıktan sonra 29 Nisan 1762’de ikinci defa şeyhülislâm oldu. İkinci şeyhülislâmlığı beş sene sürdü; 23 Nisan 1767’de görevinden alınarak evinde oturmasına izin verildi. Normal olarak azil haberini şeyhülislâmlara çavuşbaşılar bildirirken Mustafa Efendi’ye azledildiğini, kendisine duyulan hürmetten dolayı Reîsülküttâb Ömer Efendi yalısına kadar giderek tebliğ etmişti (Çeşmîzâde, s. 26).

Yedi yıl kadar süren mâzuliyetten sonra Dürrîzâde Mustafa Efendi, gerek daha önceki şeyhülislâmlık tecrübesi, gerekse ulemânın en kıdemli ve itibarlısı olması sebebiyle 15 Zilkade 1187’de (28 Ocak 1774) üçüncü defa şeyhülislâmlığa getirildi. Fakat yaşlı ve yorgun olduğu için bu görevi kısa sürdü. 29 Eylül 1774’te görevden alındı ve 7 Zilhicce 1188’de (8 Şubat 1775) vefat etti. Edirnekapı dışında La‘lîzâde Çeşmesi yanındaki aile mezarlığına defnedildi. Toplam meşihat süresi altı yıl bir ay on beş gün kadardır.

Şeyhülislâmlığı sırasında kadı tayinlerinde dürüst davrandığı belirtilen Mustafa Efendi, kısaca Dürre-i Beyzâ denilen ed-Dürretü’l-beyzâ fî beyâni ahkâmi’ş-şerîǾati’l-garrâǿ adlı oldukça hacimli (815 varak) Arapça bir eser telif etmiştir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde, biri Müstakimzâde’nin ta‘lik hattıyla olmak üzere (Esad Efendi, nr. 685, istinsah tarihi 1178) çeşitli yazma nüshaları mevcuttur (Hâlet Efendi, nr. 125; Pertev Paşa, nr. 215; Reşâdiye, nr. 262). Büyük bir servete sahip olan Mustafa Efendi’nin ayrıca bazı hayratı da vardır (bunların isimleri, yerleri ve şartlarıyla ilgili olarak düzenlediği vakfiyesi için bk. İstanbul Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet kitapları, nr. K. 273).

Devlet erkânının padişaha ve saraya kitap hediye etmesi geleneğine uygun olarak Mustafa Efendi’nin de III. Mustafa’ya kitaplar hediye ettiği bilinmektedir (TSMA, nr. F 2885/30).

Mustafa Efendi, tanınmış bir ilmiye ailesi olan Paşmakçızâdeler’den Şeyhülislâm Seyyid Abdullah Efendi’nin kızı Şerîfe Safiye Hanım’la evlenmiş, böylece aile seyyid unvanı almıştır. Mustafa Efendi’nin beş oğlundan ikisi (Mehmed Atâullah ve Mehmed Ârif) şeyhülislâm, biri Rumeli kazaskeri, biri kadı, biri de müderris olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

TSMA, nr. E 2885/30; İzzî, Târih, vr. 77b, 143b, 249b, 273b; Şemdânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), I, 160, 162; III, 24-25, 30; Vâsıf, Târih, II, 285-286; Çeşmîzâde, Târih (nşr. Bekir Kütükoğlu), İstanbul 1959, s. 10, 12, 18, 23, 26, 41; Cevdet, Târih, II, 81; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 237; Îzâhu’l-meknûn, I, 457; Devhatü’l-meşâyih, s. 100; Sicill-i Osmânî, IV, 444; Osmanlı Müellifleri, I, 308; İlmiyye Salnâmesi, s. 529; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 484; Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II, s. 200.

Mehmet İpşirli