DİLDÂR ALİ

(دلدار علي)

Dildâr Alî b. Muhammed Muîn b. Abdilhâdî en-Nasîrâbâdî (ö. 1235/1820)

İmâmiyye Şîası’nın Hindistan’da yetişen Usûliyyûn ekolüne bağlı âlimlerinden biri

1166 (1753) yılında Hindistan’ın Nasîrâbâd şehrinde doğdu. Nesebi, on birinci imam Hasan el-Askerî’nin kardeşi Ca‘fer b. Ali el-Hâdî’ye ulaşır. Ailesi Sebzevâr’da ikamet etmekte iken büyük dedelerinden Necmeddin Ali, Sultan Mahmûd b. Sebük Tegin’in hizmetine girmesinden dolayı Hindistan’da yerleşmiştir.


Dildâr Ali, ilk öğrenimini Leknev yakınındaki Sendîle’de Haydar Ali b. Mevlâ Hamdullah’tan yaptıktan sonra İlâhâbâd’da Seyyid Gulâm Hüseyin’den matematik okudu. Ardından Ray Bereylî’de (Rai Bareilly) aklî ilimler konusunda Mevlâ Bâbullah’tan faydalandı. Daha sonra öğrenimine Feyzâbâd ve Leknev’de devam etti. Vahîd el-Bihbehânî diye tanınan Muhammed Bâkır Bihbehânî’den kendi eseri el-Fevâǿidü’l-Hâǿiriyye’yi ve Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin el-İstibsâr’ını, Seyyid Ali Tabâtabâî’den de Riyâzü’l-mesâǿil adlı eserini okudu. Bu arada hadis ve tarih konusunda Muhammed Mehdî eş-Şehristânî’den faydalandı. Daha sonra Necef’e giderek Muhammed Mehdî Bahrülulûm’un derslerine devam etti. Bir müddet Sâmerrâ’da kaldıktan sonra Meşhed’e gitti. Burada Muhammed Mehdî b. Hidâyetullah el-İsfahânî’nin derslerine katıldı ve 1200 (1786) yılında ondan icâzet aldı. Hindistan’a dönerek memleketi olan Nasîrâbâd’a yerleşti. Nasîrâbâd’da bir mescid ve on muharrem törenlerinin icrası için Gufrân Meâb adını verdiği bir Hüseyniyye* inşa ettirdi. Çalışmalarından haberdar olan Udhîler (Evedhîler) Devleti’nin başveziri Hasan Rızâ’nın daveti üzerine Leknev’e giderek oraya yerleşti. Burada ilmî faaliyetlerini sürdüren ve Sultan Âsafüddevle ile iyi münasebetler kuran Dildâr Ali, bu bölgede İsnâaşeriyye Şîası’nın ilk defa cuma namazı ve cemaatle namaz kılmasını, ilim ve vaaz meclisleri kurmasını sağladı. Şiî-Ca‘ferî anlayışının yayılması için sarfettiği gayretlerden dolayı çevresinde “el-allâmetü’l-fâik, kitâbullahi’n-nâtık, hâtemü’l-müctehidîn, şemsü’l-enâm, hüccetullah ale’l-âlemîn, âyetullāhi’l-uzmâ fi’l-evvelîn ve’l-âhirîn” gibi unvanlarla anıldı ve şöhreti Hindistan sınırlarını aştı. Bazı eserlerinin Irak’ta yayılması neticesinde kendisinden ders okumak için çok sayıda talebe Leknev’e geldi. Öğrencileri arasında en ünlüleri Seyyid Ahmed el-Muhammedâbâdî, Muhammed Ali en-Nîsâbûrî el-Kentûrî, Emîr Murtazâ b. Muhammed el-Keşmîrî ve oğlu Sultânülulemâ Seyyid Muhammed’dir. Dildâr Ali 19 Receb 1235’te (2 Mayıs 1820) Leknev’de vefat etti ve daha önce yaptırdığı Gufrân Meâb Hüseyniyyesi’nde defnedildi.

Eserleri. Dildâr Ali’nin hadis, akaid ve kelâm, fıkıh, tarih, felsefe, mantık ve diğer konularda yazdığı otuza yakın eserin bir kısmı şunlardır: 1. el-ErbaǾûne hadîsen. İlim ve âlimlerin faziletine dair hadisleri ihtiva eder (Âgā Büzürg-i Tahrânî, ez-ZerîǾa, I, 415). 2. Ǿİmâdü’l-İslâm fî Ǿilmi’l-kelâm (Mirǿâtü’l-Ǿukul). Beş büyük ciltten oluşan eserde kelâm ilminin beş konusu (tevhid, adl, nübüvvet, imâmet ve meâd) işlenmiştir. Eserin ilk üç cildi neşredilmiştir (Leknev 1318; yazma nüshaları için bk. Zübeyd Ahmed, II, 369). 3. İhyâǿü’s-sünne ve imâtetü’l-bidǾa. Abdülazîz ed-Dihlevî’nin Tuhfe-i İsnâ ǾAşeriyye adlı eserinin meâd ve rec‘at konularına karşı yazılan bu reddiye müellifin hayatında Kalküta’da basılmıştır (Âgā Büzürg-i Tahrânî, ez-ZerîǾa, I, 309). 4. Hüsâmü’l-İslâm. Dihlevî’nin Tuhfe’sinin nübüvvet bahsi üzerine yazılan Farsça bir reddiyedir (Hindistan 1215; bk. a.g.e., VII, 12). 5. es-Savârimü’l-ilâhiyye. Tuhfe’nin adl konusu üzerine yazılmış bir reddiyedir (Ali el-Fâdıl en-Necefî, s. 420). 6. Hâtimetü Kitâbi’s-Savârim fî isbâti’l-imâme (Âgā Büzürg-i Tahrânî, ez-ZerîǾa, X, 44). 7. Zülfikār. Tuhfe’nin on ikinci babı üzerine yazılan reddiyedir (a.g.e., X, 44). 8. Risâle fi’l-gaybe fi’r-reddi Ǿale’t-Tuĥfe (Zübeyd Ahmed, II, 326). 9. Müntehe’l-efkâr fî usûli’l-fıkh. Çağdaşı Muhakkık el-Kummî’nin Metâlibü’l-kavânîn adlı eserine yazdığı reddiyedir (Leknev 1330). 10. Esâsü’l-usûl fi’r-reddi Ǿale’l-Fevâǿidi’l-medeniyye. Muhammed Emîn el-Esterâbâdî’nin ictihad ve taklit konusundaki düşüncelerini reddetmek amacıyla yazılan bu kitap, Seyyid Mehdî Bahrülulûm ve Seyyid Ali Tabâtabâî’nin takrizleriyle Hindistan’da neşredilmiştir (Âgā Büzürg-i Tahrânî, ez-ZerîǾa, II, 4-5). 11. Şerhu bâbi’t-tahâre. 12. Şerhu bâbi’s-savm. 13. Şerhu bâbi’z-zekât. Bu üç kitap, Bihârü’l-envâr yazarı Muhammed Bâkır el-Meclisî’nin babası Muhammed Takı el-Meclisî’nin Hadîkatü’l-müttakın adlı eserinin anılan bablarının şerhleridir. 14. Risâle fi’l-cumǾa. 15. er-Risâletü’z-zehebiyye. Altın ve gümüş kapları kullanmanın fıkhî hükmüne dairdir. 16. İsâretü’l-ahzân fî makteli’l-Hüseyin Ǿaleyhi’s-selâm. Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmesi konusunu işleyen bir eserdir. 17. Şerhu Hidâyeti’l-hikme. Sadreddin eş-Şîrâzî’ye ait felsefî eser üzerine yazılan şerhtir (son yedi eser için bk. Âgā Büzürg-i Tahrânî, Tabakāt, II, 521-522). 18. Hâşiyetü Şerhi Süllemi’l-Ǿulûm. Hamdullah Sendîlevî’nin mantık konusundaki eserinin hâşiyesidir. Bazı bölümleri Süllemü’l-Ǿulûm ile birlikte neşredilmiştir (Âgā Büzürg-i Tahrânî, ez-ZerîǾa, VI, 123). 19. eş-Şihâbü’s-sâkıb. Sûfiyye’nin vahdet-i vücûd anlayışına karşı yazılan bir reddiyedir. 20. Risâle fi’l-cevâb Ǿan esǿileti Muhammed SemîǾ es-Sûfî.

Dildâr Ali’nin bunlardan başka oğlu Mehdî Ali’nin ölümü üzerine yazdığı Meskenü’l-kulûb ile Şehîd-i Sânî’nin vefatı dolayısıyla kaleme aldığı Meskenü’l-fuǿâd ve el-MevâǾizü’l-Hüseyniyye, Gufrân meǿâb adlı eserleri de zikredilebilir (geniş bilgi için bk. Âgā Büzürg-i Tahrânî, Tabakāt, II, 519-523; AǾyânü’ş-ŞîǾa, Muhsin el-Emîn, VI, 426).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Ali Habîbâbâdî, Mekârimü’l-âsâr der Ahvâl-i Ricâl-i Devre-i Kacâr, İsfahan 1351 hş., III, 987-988; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 772; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâtır, VII, 166-168; Brockelmann, GAL Suppl., II, 852; AǾyânü’ş-ŞîǾa, VI, 425-426; Âgā Büzürg-i Tahrânî, Tabakātü aǾlâmi’ş-ŞîǾati’l-kirâmi’l-berere, Meşhed 1404, II, 519-523; a.mlf., ez-ZerîǾa ilâ tesânifi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1983, I, 115, 228, 309, 415, 523; II, 4-5; III, 483; IV, 127, 221, 440; V, 191, 289, 293; VI, 123; VII, 12; X, 44; XI, 177; XII, 40; XV, 169; XVI, 229; XVIII, 250; XIX, 71; XXIII, 269, 272; XXIV, 66; XXV, 219; XXX, 350; Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ǾArabiyye, I, 142; II, 326, 369, 418; Ali el-Fâdıl en-Necefî, MuǾcemü müǿellifi’ş-ŞîǾa, Tahran 1405, s. 420; Murtaza Hüseyin Fâdıl, “Gufrân Meǿâb”, UDMİ, XIV/2, s. 542-549.

Mustafa Öz