DERVİŞ PAŞA, Bosnevî

(ö. 1012/1603)

Osmanlı devlet adamı ve şairi.

Hersek’in merkezi Mostar’da doğdu. Bazı kaynaklarda asıl adı Hasan (Peçuylu İbrâhim, II, 134), bazılarında ise Hacı (Atâ Bey, IV, 135) olarak kaydedilir. Ancak bu sonuncu ismin hacca gidişiyle ilgili olduğu söylenebilir. II. Selim zamanında (1566-1574) küçük yaşlarda İstanbul’a getirilerek İbrâhim Paşa Sarayı’nda eğitildi. Tahsili sırasında özellikle edebiyatta kendini gösterdi. III. Murad döneminde (1574-1595) Enderun’a alınarak doğancılar zümresine katıldı. Söylediği gazel ve kasidelerle padişahın iltifat ve ikramına mazhar olan Derviş Ağa daha sonra Has Oda’ya alındı. Bu sırada III. Murad’ın emriyle Bennâî’nin Farsça manzum Seħânâme’sini Muradnâme adıyla Türkçe’ye çevirdi. Bu çalışmasına karşılık doğancıbaşılığa, bir rivayete göre ise doğancılar kethüdâlığına getirildi (Beyânî, vr. 32ª-b; Kınalızâde, I, 374) ve padişahın mutemet adamlarından biri olarak huzurunda yapılan önemli toplantılara katıldı. Nitekim şahidi olduğu bazı olayları ve konuşmaları tarihçi Peçuylu İbrâhim’e nakletmiş, o da bunları Târih’inde değerlendirmiştir (II, 132-133).

Doğancılığı sırasında hacca giden Derviş Ağa daha sonra şahincibaşılığa getirildi (Mart 1596). Bu görevle III. Mehmed’in Eğri ve Haçova seferine (1596) katıldı; savaşta gösterdiği kahramanlık üzerine küçük mîrâhur oldu, fakat bir süre sonra tekrar şahincibaşı yapıldı. Ardından çakırcıbaşılığa yükseltildiği anlaşılan (Rızâ, s. 35; Riyâzî, vr. 60b) Derviş Ağa Şubat 1599’da Bosna beylerbeyiliğine tayin edildi. Bu görevde iken İstolni Belgrad’ın barış yoluyla teslim alınmasında aracılık yaptı ve buranın muhafızlığında bulundu (Hasan Beyzâde, II, 222). Bosna beylerbeyiliğine Celâlî Deli Hasan Paşa’nın getirilmesi üzerine 1603 yılı ortalarında bu görevinden alındı.

Osmanlı-Habsburg savaşlarının bütün şiddetiyle sürdüğü bu tarihlerde Budin’e imdada gelen Serdârıekrem Lala Mehmed Paşa’nın emrinde Peşte yakınlarındaki Csepel adasını (Kızlaradası) düşmandan geri almaya çalışırken şehid düştü (4 Safer 1012/14 Haziran 1603). Ölümünden kısa süre önce kendisine vezirlik ve has*lar tevcih edilen Derviş Paşa’nın


Csepel adasında savaş halinde bulunduğundan bundan haberi bile olmamıştı (a.g.e., II, 268-269).

Derviş Paşa XVI. yüzyılın önemli fakat az tanınmış şairlerinden biridir. Baş tarafında hayat hikâyesini verdiği için bir bakıma otobiyografisi olarak nitelendirilebilecek Muradnâme’si sade ve akıcı ifadesi, oldukça güzel tahkiye üslûbu ile kendisine mesnevi tarzını kullanan şairler arasında iyi bir yer kazandırmıştır. Derviş Paşa’nın az sayıdaki gazelleri Muradnâme’ye kıyasla daha az değerli şiirler olmakla birlikte Peçuylu’nun da beğenerek eserine kaydettiği kazâ ve kaderle ilgili gazeli, şairin bu vadideki kudretine iyi bir örnek olduğu gibi tasavvufa meylini de göstermektedir. Bir divanının olup olmadığı bilinmeyen Derviş Paşa’nın manzumelerine mecmualarda, tezkirelerde ve bazı tarih kitaplarında rastlanmaktadır. Derviş Paşa, Mostar Köprüsü’nün kemerinin ortasında yer alan Arapça kitâbesinde, doğum yeri olan Mostar’ı ve Mimar Sinan eseri ünlü köprüsünü de tasvir etmiştir (Hoernes, I, 511). Kendisine Seħânâme’yi Türkçe’ye çevirme görevi verildiğinde nazımda kudreti olmadığını, sözünde kusur bulunduğunu söyleyerek (Muradnâme, vr. 11b) tevazu göstermişse de şiirdeki kabiliyetini daha sonra kendisi de ifade etmiş ve duygularını, “Geh kasîde gehî gazel derdim / Cümle rengîn ü bî-bedel derdim // Gazelim dolanıp dokuz şehri / Şöhretim tuttu gün gibi dehri” (Muradnâme, vr. 10b-11ª) mısraları ile dile getirmiştir. Fehim Bayraktareviç Bosnalı şairleri sayarken Derviş Paşa’nın yanında oğlu Ahmed Bey Sabûhî’yi de zikretmektedir (İA, VIII, 430).

Enderun’da yetişip yıllarca saray görevlerinde bulunan, güçlü bir şair, faziletli ve bilgili bir devlet adamı olan Derviş Paşa savaş meydanlarında da kendini göstermiş, özellikle Csepel Muharebesi sırasındaki kahramanlığı serhad boylarında yıllarca bir destan gibi söylenmiştir (Evliya Çelebi, VI, 211).

BİBLİYOGRAFYA:

Derviş Paşa, Muradnâme, Millet Ktp., Manzum, nr. 1010, tür.yer.; Beyânî, Tezkire, İÜ Ktp., TY, nr. 2568, vr. 32ª-b; Selânikî, Târih (İpşirli), II, 575-576, 656, 792-793; Kınalızâde, Tezkire, I, 372-378; Sâfî Mustafa, Zübdetü’t-tevârîh, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2428, vr. 262b; Kafzâde Fâizî, Zübdetü’l-eş‘âr, İÜ Ktp., TY, nr. 1646, vr. 42b; Hasan Beyzâde, Târih (haz. Nezihi Aykut, doktora tezi 1980), İÜ Ed.Fak., Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 3277, II, 220-222, 268-269; Mehmed b. Mehmed, Nuhbetü’t-tevârîh ve’l-ahbâr, İstanbul 1276, s. 214-215; Peçuylu İbrâhim, Târih, II, 132-133, 134, 228-229, 271-276; Abdülkadir Efendi, Târih (haz. Ziya Yılmazer, doktora tezi, 1990), İÜ Ed.Fak., Genel Kitaplık, nr. TE 80, s. 250, 254, 267, 295-296; Kâtib Çelebi, Fezleke, I, 126, 179, 198-199; a.mlf., Keşfü’ž-žunûn, II, 982; Cengiz Orhonlu, Osmanlı Tarihine Aid Belgeler, Telhisler (1597-1607), İstanbul 1970, s. 75-76; Rızâ, Tezkiretü’ş-şuarâ, İstanbul 1316, s. 35; Riyâzî, Zübdetü’ş-şuarâ, İÜ Ktp., TY, nr. 761, vr. 60ª-61ª; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VI, 211-212; Mecmûa-i Eş‘âr: Gazeliyyât ve Kasâid, Millet Ktp., Manzum, nr. 783, vr. 14b, 29b; Naîmâ, Târih, I, 218-219, 286, 317-318; Hammer (Atâ Bey), VII, 238-239; VIII, 30; Atâ Bey, Târih, IV, 135-136; Moriz Hoernes, Wissenschaftliche Mittheilungen aus Bosnien und der Hercegovina, Wien 1893, I, 511; Ergun, Türk Şairleri, III, 1171-1176; Firdevs Körükçü, Derviş Mehmed Paşa (mezuniyet tezi, 1966), İÜ Ed.Fak., Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 943; Smail Balić, Das Unbekannte Bosnien, Wien 1992, s. 254; M. Cavid Baysun, “Derviş Paşa”, İA, III, 549-551; Fehim Bajraktareviç, “Mostar”, İA, VIII, 430; V. J. Parry, “Derwīsh Pasha”, EI² (Fr.), II, 214-215.

Mahmut Ak