DEHNÂME

(دهنامه)

İran edebiyatında genellikle tasavvufî aşktan bahseden on bölüm veya on mektuptan ibaret mesnevi.

Dehnâme yerine dehfasl, dehbâb adlarının da kullanıldığı bu tür mesnevilere bazı şairler tarafından rûhu’l-âşıkın veya ravzatü’l-âşıkın adı da verilmiştir.

Çoğu hezec bahrinde yazılan Dehnâmeler, diğer mesnevilerde olduğu gibi genellikle tevhid, na‘t, sebeb-i te’lif ve bazan bunlara ilâve olarak na‘t-i Hulefâ-yi Râşidîn, dönemin hükümdarı ve diğer devlet adamlarından bahseden bir girişten sonra âşıkla mâşukun durumları, birbirlerine olan aşkları ile ayrılık acılarını dile getiren ve mesneviyi oluşturan on mektuptan meydana gelir. Bu on mektubun beşi âşık tarafından mâşuka, beşi de cevap olarak mâşuk tarafından âşığa yazılmıştır. Mektuplar genellikle gazel ve müfredlerle süslenir. Âşıkla mâşuk arasında rüzgâr, güneş, ayna gibi sembolik habercilere de yer verilir. Mâşukun acımasızlığından söz eden âşık, ısrarlı yalvarıp yakarmaları sonunda sevgiliyi yumuşatır ve ona kavuşur.

Dehnâme türünün ortaya çıkmasında Fahreddîn-i Gürgânî’nin (ö. 446/1054 [?]) Vîs ü Râmîn’inin veya Fahreddîn-i Irâkı’nin (ö. 688/1289) Dehfasl da denilen Uşşâknâme’sinin etkisi olduğu ileri sürülmüştür. Ancak daha önce aynı türde yazılmış başka eserlerin bulunması bu ikinci ihtimali ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca âşıkla mâşuk arasındaki ilişkilerin hemen hemen diğer bütün mesnevilerde üzüntülü bir sonla bitmesine karşılık dehnâmelerde Vîs ü Râmîn’de olduğu gibi mutlulukla sonuçlanması, onların Uşşâknâme’den değil Vîs ü Râmîn’den etkilendiğini gösterir.

Bu eserlerden ilham alınarak İran edebiyatında İmâdüddin Fakıh-i Kirmânî’nin, Fettâhî-i Nîşâbûrî’nin ve Ârif-i Herevî’nin doğrudan doğruya “Dehnâme” diye adlandırılan mesnevileri dışında aşağı yukarı aynı nitelikte olmak üzere Senâî’nin Işknâme, Fahreddîn-i Irâkı ve Ubeyd-i Zâkânî’nin Uşşâknâme, Hümâm-i Tebrîzî’nin Sohbetnâme, Evhadüddîn-i Merâgı’nin Mantıku’l-uşşâk, Selâhaddin Şah Şücâ’ın Rûhu’l-âşıkın, İbn İmâd’ın Ravzatü’l-muhibbîn ve Kâtibî’nin Dehbâb adlı eserleri vardır. Türk edebiyatında da Şah İsmâil ve Mevlânâ Emîrî tarafından yazılmış iki dehnâme bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Irâkı, Külliyyât (nşr. Saîd-i Nefîsî), Tahran 1331 hş., nâşirin girişi, s. 33, 35, 327-374; Evhadî, Külliyyât (nşr. Saîd-i Nefîsî), Tahran 1340 hş., s. 455-479; Ubeyd-i Zâkânî, Külliyyât (nşr. Perviz Atabekî), Tahran 1343, s. 120-148; Kâtibî, Külliyyât, İÜ Ktp., FY, nr. 504, vr. 212b-242ª; Alî Şîr Nevâî, Mecâlisü’n-nefâis (nşr. Suyima Canieva), Taşkent 1961, s. 23; Münzevî, Fihrist, II, 1609; IV, 1872, 2817-2819; Ethé, Târîh-i Edebiyyât, s. 79, 178; Rypka, HIL, s. 255, 272; FME, I, 209, 252, 268, 351-352; Banarlı, RTET, I, 524; Safâ, Edebiyyât, III, 561, 567, 576, 577, 712, 731, 975, 1089, 1127, 1131, 1313, 1315; IV, 457, 459, 460-461; Reşîd İvâzî, Dehnâme Gûyî der Edeb-i Fârisî, Tahran, ts. (Neşriyye-i Danişkede-i Edebiyyât ve Ulûm-i İnsânî), s. 485-536; Mehmed Vanlıoğlu, İran Edebiyatında Dehnâmeler ve Kâtibî’nin Dehbâb’ı (yüksek lisans tezi, 1987), AÜ Fen-Edebiyat Fakültesi.

Mehmet Vanlıoğlu