DÂVÛD b. MUHABBER

(داوود بن المحبّر)

Ebû Süleymân Dâvûd b. el-Muhabber b. Kahzem et-Tâî (ö. 206/821)

Akla dair uydurma rivayetleri topladığı eseriyle tanınan muhaddis.

es-Sekafî, el-Bekrâvî ve el-Basrî nisbeleriyle de anılmaktadır. Dedesi Kahzem’in İsfahan fethi sırasında esir alındığı ve sahâbî Ebû Bekre es-Sekafî’nin kölesi olduğu söylenmektedir. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, babasının ve dedesinin zayıf birer râvi oldukları bilinmektedir. Dâvûd b. Muhabber babasından başka Hammâd b. Seleme, Hammâd b. Zeyd, Şu‘be b. Haccâc ve Halîl b. Ahmed gibi âlimlerden faydalanmıştır. Kendisinden de Fazl b. Sehl el-A‘rec, Hâris b. Ebû Üsâme gibi muhaddisler rivayette bulunmuşlardır.


Dâvûd b. Muhabber’in şahsiyeti ve rivayetlerinin sıhhat derecesi üzerinde çok tartışılmıştır. Akıl konusundaki rivayetlerinin tamamına yakını uydurma kabul edilmekle beraber diğer konulardaki bazı rivayetleri makbul sayılmıştır. Hakkında farklı görüşlerin ileri sürülmesi, hayatının bir döneminde rivayeti ihmal edip kendini tamamen zühde vermesi veya bazılarının dediği gibi Mu‘tezilî görüşü benimsemesi yüzündendir. Yahyâ b. Maîn Dâvûd’un yalan söylemediğini, sadûk* bir râvi olmakla beraber yanılıp hata ettiğini belirtmektedir. Yine İbn Maîn’den nakledildiğine göre güvenilir bir râvi iken hadisi bırakıp Mu‘tezile’den bazıları ile düşüp kalktıktan sonra zihniyeti bozulmuştur. Ahmed b. Hanbel ise kendisinden Dâvûd hakkında bilgi istendiği zaman gülmüş, onun çok önemsiz biri olduğunu, hadisten hiç anlamadığını söylemiştir. Buhârî de aynı görüşe katılmaktadır. Ali b. Medînî ve Ebû Hâtim er-Râzî’ye göre onun hadisleri hiçbir şekilde rivayet edilemez. Dârekutnî ve Ebü’l-Feth el-Ezdî’ye göre ise büsbütün metrûk*tür. İbn Hibbân ve Hâkim en-Nîsâbûrî onun mevzû hadisleri sika râvilere nisbet ederek rivayet ettiğini ifade etmişlerdir. İbn Mâce, senedinde onun adının bulunduğu ve Zehebî’nin uydurma olduğunu söylediği -kendi memleketi olan Kazvin’in faziletine dair- rivayeti es-Sünen’ine (“Cihâd”, 11) alması sebebiyle tenkide uğramıştır. Dâvûd 8 Cemâziyelevvel 206’da (9 Ekim 821) Bağdat’ta vefat etmiştir.

Dâvûd b. Muhabber’in aklın değerine dair rivayetleri bir araya getirdiği ve Zehebî’nin ise “keşke yazmasaydı” dediği Kitâbü’l-Akl’dan başka eseri yoktur. Bu eserdeki rivayetlerin hemen hemen tamamı veya iyimser bir görüşle tamamına yakını zayıf veya mevzû haberlerden meydana gelmiştir. Dârekutnî’ye göre akla dair rivayetleri hadis uydurmakla tanınan Meysere b. Abdürabbih icat etmiş, Dâvûd ise yeni senedler uydurarak bu rivayetleri kendine mal etmiş, daha sonra da başkaları Kitâbü’l-ǾAkl’ı aynı şekilde rivayet etmişlerdir. Eserin günümüze gelip gelmediği bilinmemektedir. Ancak İbn Hacer, Dâvûd’un talebesi Hâris b. Ebû Üsâme’nin el-Müsned’ine aldığı Kitâbü’l-ǾAkl’dan otuz hadislik bir bölümü el-Metâlibü’l-Ǿâliye’de (III, 13-23) iktibas etmiş ve bu rivayetlerin tamamının, bir başka rivayette ise çoğunun uydurma olduğunu söylemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Mâce, “Cihâd”, 11; Yahyâ b. Maîn, et-Târîħ (nşr. Ahmed Muhammed Nur Seyf), Dımaşk 1399/1979, II, 154; Ahmed b. Hanbel, el-Ǿİlel (nşr. Vasiyyullah Abbas), Beyrut 1408/1988, I, 388; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, III, 244; Cûzcânî, Ahvâlü’r-ricâl (nşr. Subhî es-Sâmerrâî), Beyrut 1405/1985, s. 198; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-taǾdîl, III, 424; İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn (nşr. Mahmûd İbrâhim Zâyed), Haleb 1396, I, 291; İbn Adî, el-Kâmil, III, 965-967; Dârekutnî, Kitâbü’d-DuǾafâǿ ve’l-metrûkîn (nşr. Subhî es-Sâmerrâî), Beyrut 1406/1986, s. 87; Ebû Nuaym, Zikru ahbâri Isbahân (nşr. Dedering), Leiden 1931-34, II, 165; Hatîb, Târîhu Bagdâd, VIII, 359-362; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, VIII, 443-449; Burhâneddin el-Halebî, el-Keşfü’l-hasîs Ǿammen rumiye bi-vazǾi’l-hadîs (nşr. Subhî es-Sâmerrâî), Bağdad 1984, s. 174-175; Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, II, 20; III, 441; a.mlf., el-Mugnî (nşr. Nûreddin Itr), Haleb 1391/1971, I, 220; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, III, 199-201; a.mlf., Takrîbü’t-Tehzîb, I, 234; a.mlf., el-Metâlibü’l-Ǿâliye (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Kuveyt 1393/1973, III, 13-23; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, Bağdad 1962, s. 28; Ali el-Kārî, el-Esrârü’l-merfûǾa fi’l-ahbâri’l-mevzûǾa (nşr. Muhammed es-Sabbâğ), Beyrut 1391/1971, s. 442-443; Keşfü’z-zunûn, II, 1439-1440; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe, s. 52.

M. Yaşar Kandemir