ÇİŞTİYYE

الچشتيّة

Muînüddin Hasan el-Çiştî’ye (ö. 633/1236) nisbet edilen Hindistan’ın ilk ve en büyük tarikatı.

Adını, asıl kurucusu Hâce Ebû İshak eş-Şâmî’nin, şeyhi Mimşâd ed-Dîneverî’nin emriyle yerleştiği Herat yakınlarındaki Çişt köyünden alan tarikatın silsilesi Ebû İshak eş-Şâmî, Mimşâd ed-Dîneverî, Emînüddin Ebû Hubeyre Basrî, Sedîdüddin Huzeyfe el-Mar‘aşî, İbrâhim b. Edhem, Fudayl b. İyâz, Abdülvâhid b. Zeyd, Hasan Basrî ve Hz. Ali vasıtasıyla Hz. Peygamber’e ulaşır. Çiştiyye’nin Hindistan öncesi tarihi hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Hint müslümanlarının mânevî hayatında büyük rolü olan tarikat, XII. yüzyılın sonunda Ecmîr’de tekkesini kuran Muînüddin Hasan el-Çiştî tarafından sistemleştirilmiş, daha sonra bütün Hint yarımadasına yayılmıştır. Muînüddin Hasan’ın tarikat


silsilesi Osman el-Hârûnî, Hacı Şerîf Zindânî, Mevdûd-i Çiştî, Ebû Yûsuf, Ebû Muhammed b. Ahmed, Ebû Ahmed b. Feresnefe vasıtasıyla Ebû İshak eş-Şâmî’ye ulaşır.

Çiştiyye tarikatının tarihi “büyük şeyhler” dönemi (1200-1356), taşra hankahları dönemi (XIV-XV. yüzyıllar), Sâbiriyye kolunun doğuşu ve gelişmesi dönemi (XV. yüzyıldan itibaren) ve Nizâmiyye kolunun ortaya çıkışı (XVIII. yüzyıl) olarak dört bölümde değerlendirilir. İlk dönemde Çiştî şeyhleri hankahlarını Pencap’ta ve birleşik eyaletlerdeki Racpûtana’da kurmuşlardı. Bu dönemde Hamîdüddîn-i Nâgavrî (ö. 642/1244) gibi bazı şeyhler tarikatı kırsal bölgelerde yaymaya çalışırken diğerleri kasaba ve küçük şehirlerde faaliyet gösterdiler ve siyasî iktidarla iş birliği yapmaktan titizlikle kaçındılar. Şeyh Ferîdüddin Mes‘ûd (ö. 664/1265) ve Nizâmeddîn-i Evliyâ (ö. 726/1325) döneminde tarikatın tesiri bütün Hindistan’a yayıldı ve halk ülkenin uzak köşelerinden Çiştî hankahlarına akın etmeye başladı. Bu dönemde Çiştiyye tarikatı merkezî bir yapıya sahip bulunuyordu. Muhammed b. Tuğluk’un (1325-1351) Çiştî meşâyihini ülkenin çeşitli bölgelerine yerleşmeye zorlayan politikası tarikatın bu merkezî teşkilâtını felce uğrattı. Şeyh Çırâğ-ı Dehlî (ö. 756/1355) ve diğer bazı yaşlı şeyhler, hayatlarının tehlikeye girmesi pahasına Muhammed b. Tuğluk’la iş birliği yapmayı reddettiler; ancak daha sonra genç sûfîlerin birçoğu devlet hizmetine girdi. Öte yandan Takıyyüddin İbn Teymiyye’den kaynaklanan tasavvuf ve tarikat aleyhtarı hücumlara karşı savunma görevi Çırâğ-ı Dehlî tarafından yerine getirildi. Çırâğ-ı Dehlî’den sonra tarikatın merkezî yapısı parçalandı ve bir merkezî otoriteye bağlanma gereğinin duyulmadığı taşra hankahları dönemi başladı.

Çiştiyye tarikatının Hindistan’ın taşra eyaletlerine yayılması, daha çok Nizâmeddin Evliyâ’nın müridleri tarafından gerçekleştirildi. Şeyhin ülkenin çeşitli bölgelerine gönderdiği 700 kadar halifenin bir kısmı mürşidlerinin isteği üzerine taşra şehirlerine yerleşirken diğerleri Muhammed b. Tuğluk tarafından gittikleri yerlerde ikamete mecbur tutuldular. Halifelerin taşra şehirlerine gidişinin taşra hükümdarlıklarının doğuşu ile aynı döneme rastlaması ve bu halifelerin birçoğunun taşradaki yönetim çevresinden kendilerini uzak tutmayı başaramamaları, ilk dönem Çiştî şeyhlerinin siyasetten ve siyasîlerden uzak kalma geleneklerinin terkedilmesine yol açtı. Bunun sonucu olarak tarikat çevrelerinde hükümdar ve yüksek devlet görevlileriyle uzlaşmak gerektiği düşüncesi ilgi görmeye başladı. Çiştîler, devlet vakıflarından faydalanmaya başlamalarının karşılığı olarak yeni taşra hânedanlıklarının kurucularına mânevî destek vermeyi taahhüt ettiler. Şeyhliğin babadan oğula geçme ilkesi de ilk defa bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Çiştiyye Bengal’de, Ahî Sirâc olarak tanınan Şeyh Sirâcüddin’in (ö. 759/1357) çabalarıyla yayıldı. Onun yetiştirdiği Şeyh Alâeddin b. Es‘ad’ın (ö. 801/1398) iki seçkin müridi, Seyyid Nûr Kutb-i Âlem (ö. 813/1410) ve Seyyid Eşref Cihangîr-i Simnânî (ö. 808/1405) Çiştiyye’nin Bengal, Bihâr ve birleşik eyaletlerin doğusunda tanınmasında çok önemli rol oynadılar. Seyyid Nûr Kutb-i Âlem, Raca Kans iktidarının Bengal’de yerleşmesini önlemek için kamuoyu oluşturdu ve Kanpûrlu Sultan İbrâhim Şarkī’yi (1402-1440) Bengal’i istilâya teşvik etti. Nûr Kutb-i Âlem ve onun soyundan gelenler, Bengal ve Bihâr’da Bakti hareketinin yükselişine yol açan dinî kaynaşmanın ortaya çıkışında önemli rol sahibi oldular.

Çiştiyye tarikatı Dakka bölgesine Şeyh Burhâneddîn-i Garîb (ö. 741/1340) tarafından götürüldü. Müridi Şeyh Zeyneddin ise Behmenî Krallığı’nın kurucusu olan Alâeddin Hasan Şah’ın (1347-1358) mânevî hocasıdır. Daha sonraları, Çırâğ-ı Dehlî’nin müridi Seyyid Muhammed Gîsûdırâz (ö. 825/1422) Gülberge’de bir Çiştî merkezi kurarak tarikatın Dakka ve Gucerât’ta yayılmasını sağladı. Tarikat faaliyetleri Gucerât’ta Hâce Kutbüddin’in Şeyh Mahmud ve Şeyh Hamîdüddin adlı iki müridinin gayretleriyle daha da yoğunluk kazandı. Sonraları Şeyh Nizâmeddin Evliyâ’nın üç müridi Seyyid Hasan, Şeyh Hüsâmeddin Mültânî ve Şeyh Bârekellah bu bölgede faaliyet gösterdiler. Tarikatı etkin şekilde işleyen bir teşkilâta kavuşturma çabasını omuzlayan asıl kişi, Çırâğ-ı Dehlî’nin yeğenlerinden Kemâleddin Allâme’dir. Onun oğlu Sirâceddin ise (ö. 814/1411) Fîrûz Şah Behmenî’nin Dakka’ya yerleşmesi yolundaki isteğini kabule yanaşmayıp tarikatı Gucerât bölgesinde yaymaya çalıştı. Ayrıca bazı Çiştî şeyhleri de Gucerât bölgesine yerleştiler. Şeyh Zeynüddin Devletâbâdî’nin halifelerinden Şeyh Ya‘kūb, Nehrevâle’de bir Çiştî hankahı kurdu. Gîsûdırâz’a bağlı çizgiden gelen Seyyid Kemâleddin el-Kazvînî Baroç’a yerleşti. Şeyh Rükneddin Mevdûd, Gucerât’ta halkın çok rağbet gösterdiği bir sima oldu. Şeyh Rükneddin’in müridi Şeyh Azîzullah el-Mütevekkil-İlallah, Sultan Mahmud Begarâ’nın (1458-1511) mânevî rehberi Şeyh Rahmetullah’ın babasıdır.

Tarikat Melve’de, Şeyh Nizâmeddin Evliyâ’nın Şeyh Vecîhüddin Yûsuf, Şeyh Kemâleddin ve Mevlânâ Mugīsüddin adlı üç müridi tarafından teşkilâtlandırılmıştır.

Çiştiyye tarikatının Sâbiriyye kolunun kurucusu Şeyh Alâeddin Ali b. Ahmed Sâbir’in hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir. Onun silsilesine mensup Şeyh Ahmed Abdülhak er-Rudavlî (ö. 838/1434) Rudavl’da bir hankah kurmuş, kendisine nisbet edilen Ahmediyye tarikatı IX. (XV.) yüzyıldan itibaren yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Sâbiriyye kolunun en önde gelen siması olan Şeyh Abdülkuddûs (ö. 944/1537), ünlü Afgan asilzadesi Ömer Han’ın telkiniyle 1491’de Rudavl’ı terkederek Delhi yakınındaki Şahâbâd’da ikamete başladı. Bâbür’ün Şahâbâd’ı istilâ etmesi (1526) üzerine Gangu’ya giderek orada yerleşti. İmâm-ı Rabbânî’nin babası Abdülahad’ın da şeyhi olan Şeyh Abdülkuddûs’ün mektuplarından meydana gelen Mektûbât-ı Kuddûsî adlı eser, İskender-i Lûdî (1488-1517), Bâbür (1526-1530) ve Hümâyun (1530-1556) ile bazı Afgan ve Bâbür soylularına hitaben yazılmış mektupları ihtiva etmektedir. Sâbiriyye şeyhlerinin Bâbür hükümdarları ile münasebetleri her zaman iyi olmamış, Ekber Şah, Şânesar’da bulunan Şeyh Celâleddin el-Fârûkī’yi (ö. 990/1582) ziyaret etmişse de oğlu Cihangir, Fârûkī’nin müridi Şeyh Nizâmeddin el-Fârûkī’ye (ö. 1036/1626) karşı düşmanca bir tutum takınarak onu Hindistan’ı terke zorlamıştır. Buna karşılık Dârâ Şükûh, Allahâbâdlı Sâbirî şeyhi Muhibbullah’a (ö. 1058/1648) büyük saygı göstermiştir.

Çiştî-Sâbirî şeyhlerinden Şah Abdürrahim, Seyyid Ahmed Şehîd’in hareketine katıldı ve 1831’de Bâlâkot’ta savaşırken öldü. 1857’de Hindistan’dan göç ederek Mekke’ye yerleşen Hacı İmâdullah (ö. 1890) birçok ulemâyı halkasına dahil etti. Gangulu Mevlânâ Reşîd, Ahmed Muhaddis, Muhammed Kāsım Nânavtavî, Mevlânâ Eşref Ali Sânevî, Mevlânâ Mahmud Hasan Diyûbendî, Süleyman Nedevî, Mevlânâ Hüseyin Ahmed Medenî, Mevlânâ Halîl Ahmed, Mevlânâ Muhammed İlyas Kandehlevî, Mevlânâ Ahmed Hasan Muhaddis Emrohvî, Mevlânâ Muhammed Zekeriyyâ ve Mevlânâ Nesîm Ahmed Ferîdî Emrohvî gibi önde gelen Hint müslüman ulemâsının birçoğu Şeyh İmâdullah’ın mânevî halifeleri arasında


sayılabilir. Başta Diyûbend Medresesi’nin kurucusu Kāsım Nânavtavî (ö. 1878) olmak üzere Diyûbend ulemâsının hemen hepsinin Şeyh İmâdullah vasıtasıyla Çiştiyye tarikatı ile mânevî bağı vardır.

Çiştiyye’nin Nizâmiyye koluna yeni bir canlılık kazandıran Şah Kelîmullah Cihanâbâdî (ö. 1142/1729), Agra’daki Tac Mahal ve Delhi’deki Cami-Mescid’i inşa etmiş olan ünlü mimarlar ailesine mensuptur. Şah Kelîmullah, Çiştiyye teşkilâtına yeni bir hayatiyet aşılayan Şeyh Çırâğ-ı Dehlî’den sonra eski gelenekleri canlandıran ve tarikata yeni bir merkezî teşkilât kazandırmaya çaba harcayan büyük bir Çiştî şeyhidir. Baş halifesi Şeyh Nizâmeddin (ö. 1142/1729) Evrengâbâd’ı faaliyet alanı olarak seçerken onun oğlu Şah Fahreddin (ö. 1199/1784) Delhi’ye gidip orada bir tekke kurdu. Fahreddin’in halifesi Mahârânlı Şah Nûr Muhammed ile (ö. 1205/1790) Bereylili Şah Niyâz Ahmed (ö. 1250/1834) tarikatın Pencap, Racpûtana, kuzeybatı sınırı eyaleti ve birleşik eyaletlerde yayılmasını sağladılar. Şah Nûr Muhammed’in müridleri hankahlarını Pencap bölgesindeki Taunsa, Çaçrân, Kût Mithan, Ahmedpûr, Mültan, Siyal, Gulra ve Celâlpûr’da kurdular. Şah Niyâz Ahmed ise esas olarak Delhi ve birleşik eyaletlerde faaliyette bulundu.

Çiştiyye tarikatı mensupları ilk dönemlerinde, Şeyh Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin Avârifü’l-maǾârif’ini tarikatlarının temel kitabı olarak benimsemişlerdi. Hücvîrî’nin Keşfü’l-mahcûb’u da çok rağbet gösterdikleri bir eserdi. Şeyh Nizâmeddin Evliyâ’nın şu sözü sık sık tekrar ettiği bilinmektedir: “Mânevî rehberi bulunmayan birisi için yalnızca Keşfü’l-mahcûb yeterlidir”. Bu iki eserin dışında Nizâmeddin Evliyâ, Çırâğ-ı Dehlî, Burhâneddîn-i Garîb ve Gîsûdırâz’ın sohbetlerinden derlenen eserler tarikatın fikrî yapısı hakkında bilgi veren temel kaynaklardır. Ayrıca tasavvufun erken dönem klasikleri arasında bulunan Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kūtü’l-kulûb, Gazzâlî’nin İhyâǿ, Kuşeyrî’nin Risâle, Necmeddîn-i Dâye’nin Mirsâdü’l-Ǿibâd, Aynü’l-Kudât el-Hemedânî’nin Mektûbât ve Kelâbâzî’nin et-TaǾarruf adlı eserleri de Çiştî çevrelerinde büyük rağbet görmüştür.

Çiştî tarikatının fikrî yapısının esası vahdet-i vücûd* kavramıdır. Ancak erken dönem Çiştî şeyhleri vahdet-i vücûd konusunda herhangi bir şey yazmamışlardır. Mes‘ûd Bekk’in Mirǿâtü’l-Ǿârifîn’i ve Nûrü’l-Ǿayn adlı divanı bu fikirlere yaygınlık kazandırmış, bu eserler Çiştiyye hankahlarının klasikleri haline gelmiştir. Daha sonra Şeyh Abdülkuddûs’ün İbnü’l-Arabî’nin eserleriyle ilgili şerhini, Fahreddîn-i Irâkī’nin LemaǾât’ına iki şerh hazırlayan Şeyh Nizâmeddin Şânesârî takip etmiştir. Yine Şânesârî’nin halifelerinden Şeyh Abdülkerîm-i Lâhûrî Fusûsü’l-hikem’i Farsça olarak şerhetmiştir. Vahdet-i vücûd düşüncesinin güçlü bir savunucusu olan Allahâbâdlı Şeyh Muhibbullah’ın eserleri, İmâm-ı Rabbânî ekolünün etkisi altında kalan Evrengzîb’in emriyle yakılmıştır.

Çiştîler, kişinin Allah’tan uzaklaşmasına yol açabileceği kaygısıyla özel mülkiyeti hor görür ve insana cazip gelen maddî şeylere rağbet etmezler. Şiddetten uzak durmaya ve dostluğa büyük önem verir, öç almayı hayvanlar dünyasının kanunu olarak görür, çekişme ve tefrikadan uzak sağlıklı bir toplum düzeni için çalışırlar. Prensip olarak tarikat mensuplarının devletle temasına hiçbir şekilde izin verilmemiştir. Nitekim ilk Çiştî sûfîlerinden biri, “Tasavvuf erbabı arasında iki türlü suistimalci söz konusudur: Mukallid ve cerre. Mukallid bir öğreticiye, rehbere sahip bulunmayan kimsedir; cerre ise hükümdarları ve saray mensuplarını dolaşarak halk için para isteyen kişidir” demiştir. Çiştîler’e göre sûfînin gayesi yalnızca Allah için yaşamak olmalı, ne cenneti ümit etmeli ne de cehennemden korkmalıdır. Allah’a yönelik sevgiyi “mahabbet-i İslâmî” (İslâm’a yeni giren kimsenin bu yeni inanca sahip oluşu dolayısıyla Allah’a karşı geliştirdiği sevgi), “mahabbet-i muhibbî” (insanın Hz. Peygamber’in izinden gitme yolundaki cehdinin bir sonucu olarak geliştirdiği sevgi), “mahabbet-i hâs” (var oluş heyecanının sonucu olarak ortaya çıkan sevgi) şeklinde üçe ayıran Çiştîler, sûfînin asıl geliştirmesi gereken sevginin sonuncusu olduğunu söylerler.

Cehrî ve hafî zikir, murakabe, çile ve semâ Çiştiyye’nin başlıca âdâb ve erkânındandır. Şah Veliyyullah, el-Kavlü’l-cemîl ve el-İntibâh fî selâsili evliyâǿillâh adlı eserlerinde tarikatın âdâb ve erkânı hakkında geniş bilgi verir.

Çiştiyye’nin yazılı kaynakları melfûzât (sohbetler), mektûbât, tasavvufî eserler, menâkıbnâmeler ve şiirlerden meydana gelir.

Çiştiyye şeyhlerinin düşünce ve faaliyetlerine büyük ölçüde ışık tutan melfûz (sohbetnâme) yazma geleneği, Hindistan’da ilk defa Nizâmeddin Evliyâ’nın sohbetlerini Fevâǿidü’l-fuǿâd (Leknev 1302) adlı eserinde toplayan Emîr Hasan es-Siczî tarafından başlatılmıştır. Diğer önemli melfûzât türü eserler şunlardır: 1. Dürer-i Nizâmî. Ali Candar’ın Nizâmeddin Evliyâ’nın sohbetlerinden derlediği eserin yazma nüshası Haydarâbâd Sâlârceng Müzesi’ndedir. 2. Hayrü’l-mecâlis. Hamîd Kalender tarafından derlenen Şeyh Çırâğ-ı Dehlî’nin sohbetleridir (nşr. K. A. Nizami, Aligarh 1959). 3. Sürûrü’s-sudûr. Şeyh Hamîdüddîn-i Nâgavrî’nin, torunu tarafından derlenen sohbetlerinden meydana gelmiştir (yazma nüshaları için bk. Proceedings of the Indian History Congress, Nagpur Session, 1950, s. 167-169). 4. Ahsenü’l-akvâl. Mevlânâ Hammâd Kâşânî’nin derlediği Şeyh Burhâneddîn-i Garîb’in sohbetlerini ihtiva eder (yazma nüshası için bk. JPHS, III/1 [1955], s. 40-41). 5. CevâmiǾu’l-kelâm. Gîsûdırâz’ın, Seyyid Muhammed Ekber Hüseynî tarafından bir araya getirilen konuşmalarıdır (Kanpûr 1356). 6. Envârü’l-Ǿuyûn. Şeyh Abdülkuddûs’ün derlediği Şeyh Ahmed Abdülhakk’ın sohbetlerinden meydana gelmiştir (Aligarh 1905). 7. Letâǿif-i Kuddûsî. Rükneddin tarafından toplanan Şeyh Abdülkuddûs’ün sohbetleridir (Delhi 1311). 8. Fahrü’t-tâlibîn. Rükneddin Fahrî’nin derlediği Şah Fahreddin’in sohbetlerini ihtiva eder (Delhi 1315). 9. NâfiǾu’s-sâlikîn. İmâmüddin’in topladığı Taunsalı Şah Süleyman’ın sohbetleridir (Lahor 1285). Çiştî velîlerine ait Enîsü’l-ervâh, Delîlü’l-Ǿârifîn, Fevâidü’s-sâlikîn, Esrârü’l-evliyâǿ, Râhatü’l-kulûb, Râhatü’l-muhibbîn, Miftâhu’l-Ǿâşıkīn, Efdalü’l-fevâǿid adlı melfûzât derlemelerinin doğruluğu şüpheli bulunmakla beraber Çiştiyye’nin halk arasında yaygın yorumunu temsil ettikleri ölçüde faydalıdırlar.

Çiştî tarikatıyla ilgili kaynaklar arasında yer alan mektûbât türünün belli başlı örnekleri şunlardır: Sahâǿifü’s-sülûk (Ahmed Fakīr’in mektupları, Cihaccar, ts.); Bahrü’l-meǾânî (Seyyid Ca‘fer Mekkî’nin mektupları, Muradâbâd 1889); Mektûbât-ı Kelîmî (Şah Kelîmullah Cihanâbâdî’ye ait mektuplar, Delhi 1301); Mektûbât-ı Eşrefî (Seyyid Eşref Cihangîr-i Simnânî’nin mektupları); Mektûbât (Seyyid Nûr Kutb-i Âlem); Mektûbât-ı Kuddûsî (Şeyh Abdülkuddûs).

Çiştî sûfîleri tarafından tasavvufa dair yazılan en eski iki eser özdeyişler biçimindedir. Bunlar Şeyh Cemâleddin Hanevî’ye ait Mülhemât (Alvar 1306) ile Emîr Hasan es-Siczî’ye ait Muhhu’l-meǾânî


(Aligarh Muslim University Library) adlı eserlerdir. Fahreddin Zerrâdî’nin Usûlü’s-semâǾ (Cihaccar 1311) adlı eseri Çiştîler’in semâ konusundaki görüşlerini yansıtır. Çiştîler’in tasavvuf düşüncesi ve uygulamalarını göstermesi bakımından önem taşıyan diğer bazı eserler de şunlardır: Rükneddin İmâd, Şemâǿil-i Enkıyye (yazma, As. Soc. of Bengal); Şeyh Muhammed Çiştî, Âdâbü’t-tâlibîn (Delhi 1311); Abdülkuddûs, Garâǿibü’l-fuǿâd (Cihaccar); Seyyid Muhammed b. Ca‘fer Mekkî, Bahrü’l-meǾânî (Muradâbâd 1889); Nizâmeddin Belhî, Riyazü’l-kuds (Bicnor 1887); Şah Kelîmullah, MurakkaǾ-i Kelîmî (Delhi 1311) ve Keşkûlü’l-Kelîmî (Delhi 1308); Sevâǿü’s-sebîl (yazma, Râmpûr Ktp.); Nizâmeddin Evrengâbâdî, Nizâmü’l-kulûb (Delhi 1309); Fahreddin Dihlevî, Nizâmü’l-Ǿakāǿid (Urduca çeviri, Delhi 1312); Risâle-i ǾAyne’l-yakīn (Delhi, ts.); Şah Adudüddin, Makāsıdü’l-Ǿârifîn (Tonk 1984).

İlk dönem Çiştî velîlerinin biyografilerine dair en erken yazılı bilgi, 1351’de derlenmiş olan Mîrhord’un Siyerü’l-evliyâǿ adlı eserinde (Delhi 1302) bulunmaktadır. XIX. yüzyılda Hâce Gul Muhammed Ahmedpûrî bu esere Zikrü’l-asfiyâǿ adlı bir tekmile yazmıştır (Delhi 1312). Diğer önemli biyografik eserler arasında şunlar sayılabilir: Cemâlî, Siyerü’l-Ǿârifîn (Delhi 1311); Nizâmeddin Yemenî, Letâǿif-i Eşrefî (Delhi 1395); Tâceddin Rûhullah, Risâle-i Hâl-i Hânevâde-i Çişt (yazma nüshası K. A. Nizami özel kütüphanesi); Râce (Bahâ), Risâle-i Ahvâl-i Pîrân-ı Çişt (yazma nüshası K. A. Nizami özel kütüphanesi); Ali Asgar Çiştî, Cevâhir-i Ferîdî (Lahor 1301); Abdurrahman, Mirǿâtü’l-esrâr (bk. Storey, I, 1005); Allah Diyâ, Siyerü’l-aktâb (Leknev 1981); Muînüddin Abdullah, MeǾâricü’l-velâye (yazma nüshası K. A. Nizami özel kütüphanesi); Alâeddin Bernevî, Çiştiyye-i Bihiştiyye (bk. Storey, I, 1008); Ekrem Berasvî, İktibâsü’l-envâr (Lahor 1895); Muhammed Bulâk, Matlûbü’t-tâlibîn (bk. Storey, I, 1014) ve Ravzatü’l-aktâb (Delhi 1304); Mîr Şehâbeddin Nizâm, Menâkıb-ı Fahriyye (Delhi 1315); Rahîm Bahş, Şeceretü’l-envâr (yazma nüshası K. A. Nizami özel kütüphanesi); Muhammed Hüseyin, Envârü’l-Ǿârifîn (Leknev 1876); Necmeddin, Menâkıbü’l-mahbûbeyn (Leknev 1876); Müştâk Ahmed, Envârü’l-Ǿâşıkīn (Haydarâbâd 1332); Gulâm Muhammed Han, Menâkıb-ı Süleymânî (Delhi 1871); Ahmed Ahtar Mirza, Menâkıb-ı Ferîdî (Delhi 1314); Hâdî Ali Han, Menâkıb-ı Hâfıziyye (Kanpûr 1305); Nisâr Ali, Havârik-ı Hâdviyye (Delhi 1927).

Hâce Muînüddin ve Hâce Kutbüddin Bahtiyâr’a atfedilen divanların onlara ait olduğu şüphelidir. Hint Çiştî mutasavvıflarına ait en eski şiir derlemesi Cemâleddin Hansevî’nin Dîvân’ıdır (Delhi 1889). Emîr Hüsrev-i Dihlevî, Çiştiyye tarikatı ile ilgisi olduğu halde tasavvufla doğrudan ilgili herhangi bir eser kaleme almamıştır. Ancak bazı şiirleri, döneminin tasavvufî eğilimlerine ışık tutan mısralar ihtiva etmektedir. Mes‘ûd Bekk’in Dîvân’ı, Yûsuf Gedâ’nın Tuhfetü’n-nesâǿih’i (Lahor 1283) ve Şah Niyâz Ahmed’in Dîvân’ında (Agra 1348) Çiştiyye tarikatı hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Câmî, Nefehât, s. 322-323; Abdülhak ed-Dihlevî, Ahbârü’l-ahyâr, Delhi 1309; Mîrhord, Siyerü’l-evliyâǿ, Delhi 1302, s. 39-40; Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, el-İntibâh fî selâsili evliyâǿillâh, Delhi 1311, s. 18; Zebîdî, Ǿİkd, s. 47; a.mlf., İthâfü’l-asfiyâǿ, s. 183-184; Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 220ª-226b; Gulâm Server Lâhûrî, Hazînetü’l-asfiyâǿ, Leknev 1873; Müştâk Ahmed, Envârü’l-Ǿâşıkīn, Haydarâbâd 1332; Eşref Ali Sanevî, es-Sünnetü’l-Cîliyye fi’l-Çiştiyyeti’l-Ǿaliyye, Delhi 1351; Storey, Persian Literature, I, 1005, 1008, 1014; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, I-VIII; Gulâm Ali Âryâ, Tarîkat-ı Çiştiyye der Hind ve Pâkistân, Tahran 1365 hş.; Hüseyin Vassâf, Sefîne, II, 26; K. A. Nizami, Târîh-i Meşâyih-i Çişt, Delhi 1953, I-V; a.mlf., The Life and Times of Shaykh Farid al-Din Gandj-i Shakar, Aligarh 1955; a.mlf., “Early Indo-Muslim Mystics and Their Attitude towards the State”, IC (1948-50); a.mlf., “Cishtiyya”, EI² (İng.), II, 50-56; Schimmel, Mystical Dimensions of Islam, s. 344 vd.; Âşık İlâhî, Tezkiretü’l-Halîl (ilâve ve notlarla nşr. Mevlânâ Muhammed Zekeriyyâ), Sahâranpûr 1975; Terry Graham, “The Cheshti Order”, Sufi. A Journal of Sufism, London 1990-91, nr. 8, s. 25-29; G. Bowering, “Ceštiya”, EIr., V, 333-338.

K. A. Nizami