CERÎR b. ATIYYE

جرير بن عطية

Cerîr b. Atıyye b. el-Hatafâ (Huzeyfe) et-Temîmî (ö. 110/728 [?])

Emevîler devrinde eski üslûbu devam ettiren üç büyük hiciv şairinden biri.

Yemâme’de (Necid) 30 (650-51) yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Annesinin ona hamile iken gördüğü bir rüya üzerine “ip” anlamına gelen Cerîr adını verdiği rivayet edilir (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, VIII, 49). Temîm kabilesinin Yerbû‘ koluna mensup olduğu için Temîmî ve Yerbûî nisbelerini almıştır. Fakir bir ailenin çocuğu olan Cerîr çocukluk ve gençlik yıllarını bedevîler arasında çobanlık yaparak sıkıntı içerisinde geçirdi; buna rağmen şiirlerinde ailesiyle hep övünmüştür. Bu arada kabilesinden bazılarının yerleştiği Basra’ya gidip gelirken kendisi gibi Temîmli olan Ferezdak’la arkadaş oldu; onun, şiiri sayesinde kabilesi arasında ne kadar büyük bir itibar ve servet sahibi olduğunu gördü. Bu sıralarda Ferezdak’la aralarında nazîre şeklinde başlayan, daha sonra nekāiz (aynı vezin ve kafiyedeki atışma şiirleri) olarak gelişen atışmalarının sebebi, her iki şairin aileleri arasında eskiden beri mevcut olan rekabet ve anlaşmazlıktır. Bu konuda Ferezdak’ın ailesi şair Gassân b. Züheyl’den destek istemiş, Gassân da Cerîr’in ailesini hicvetmişti. O zamana kadar şiir yazmamış olan Cerîr durumu öğrenince bir recezle Gassân’ı hicvetti. Daha sonra şair Baîs el-Mücâşî’nin Gassân’a yardım etmesi, Ferezdak’ın da onu desteklemesi üzerine bu defa Cerîr Ferezdak’ı hicvetti ve böylece Ferezdak’la aralarında yıllarca sürecek olan hiciv yarışı başlamış oldu.

Cerîr, Emevîler’le Abdullah b. Zübeyr arasında çıkan ihtilâfta İbn Zübeyr tarafını tutunca bu defa diğer şairlerle karşılıklı olarak birbirlerini hicvetmeye başladılar. Çölde bedevîlerin içinde varlık gösteremeyeceğini anlayan Cerîr, kabilesinin de arzusuna uyarak ilmî, edebî ve siyasî hareketlerin merkezi olan Basra’ya yerleşti. Irak umumi valisi Haccâc vasıtasıyla Halife Abdülmelik b. Mervân’ın (685-705) sarayına girdi. Halifeyi kıskandıracak derecede övdüğü Haccâc’ın takdir ve iltifatlarına mazhar oldu. Bu arada Ferezdak şairlere maddî menfaat temin ederek onları Cerîr aleyhine tahrik etti. Fakat kendisiyle Ahtal’dan başka hiçbir şair Cerîr ile yarışamadı. Emevî fetihlerine dair şiirleriyle Abdülmelik hakkında birçok kasidesi bulunan Cerîr’in Abdülmelik’in oğulları Velîd, Süleyman, Yezîd ve Hişâm ile devrinin diğer Emevî halifeleri için de methiyeleri vardır. Dindarlığı, iffet ve dürüstlüğü ile tanınan Halife Ömer b. Abdülazîz’e de (717-720) methiyeler yazdı ve onun teveccühünü kazandı. Hakkında methiye söylediği kimselerden kendisinden önce vefat edenlerin çoğu için, hatta rakibi Ferezdak için dahi divanında samimi mersiyeleri mevcuttur. Cerîr, Ferezdak’tan kırk veya seksen gün yahut altı ay sonra 110 (728) veya 114 (732) yılında Yemâme’de vefat etti. Kabri burada bulunmaktadır.

Cerîr genellikle methettiğini hicvetmeyen, hicvettiğini de methetmeyen, zarif, dindar, aynı zamanda mağrur ve mücadeleyi seven bir şairdi. Kolaylıkla ve irticâlen söylediği lirik şiirlerinde edebî sanatları rahat kullanırdı. Üslûbu sağlam, dili açık, tekellüften uzak ve âhenkli olduğundan şiirleri kolayca ezberlenir ve dillerden düşmezdi. İnsanın estetik duygusunu tatmin eden, duygu, düşünce ve lirizmin iç içe örüldüğü nesib, gazel ve mersiyeleri çok başarılıdır. Hicivleri ise hakaret dolu, kaba ve serttir. Bu yüzden devrinin diğer şairleriyle arasında birçok hadise cereyan etmiştir. Bu türden olan bazı beyit ve kıtaları divanının neşrine alınmamıştır. Buna karşılık gazelleri son derece nezih, methiyeleri dine aykırı düşmeyecek mahiyettedir. Esasen Cerîr İslâm şairlerinin önde gelen simalarındandır. Zira o İslâmî devirde doğup yetişmiş, Kur’ân-ı Kerîm’den çok etkilenmiş, her vesile ile İslâmî değerleri yüceltmiş, başta içki olmak üzere İslâmiyet’e aykırı olan şeyleri ve bazı kavramları sadece hiciv maksadıyla kullanmıştır. Cerîr’in öfkeli anlarında söylediği şiirlerin en başarılı şiirleri olduğu nakledilir. Emevîler devrinin diğer büyük şairleriyle mukayese edildiğinde Cerîr’in hiciv ve mersiyede, Ferezdak’ın fahr ve gazelde, Ahtal’ın da mersiye ve içki tasvirinde daha başarılı oldukları görülür. Ferezdak şiirlerinde kendini yüceltir, hasmını yererdi. Cerîr ise hasmının kusurlarını bir bir sayar, kusur bulamazsa icat ve isnat ederdi. Hicivleri nezih olan Ahtal ise hasmını ayıplar fakat hakaret etmezdi. Ebü’l-Alâ el-Maarrî Ahtal’ı Nâbiga’ya, Ferezdak’ı Züheyr’e, Cerîr’i A‘şâ’ya benzetmiştir. Cerîr’in ensâb* ilmini diğer iki şairden daha iyi bildiği de kaydedilmektedir. Onun divanına değer kazandıran şiirleri daha ziyade bazı duygulu gazelleri, içli mersiyeleri, hicivleri ve büyüleyici tasvirleridir. En duygulu ve en samimi gazeli, hanımı Hâlide hakkında yazdığı “Kasîdetü’n-nûniyye”sidir. Ayrıca onun ölümü üzerine yazdığı mersiye de son derece duygulu ve etkileyicidir.

Cerîr’in divanı, kavminin başarıları ile düşmanlarının yenilgileri hususunda tarihî bir belge niteliğindedir. Cerîr, devrinin önemli şahsiyetlerini, başarılı ve


başarısız simalarını, öldürülen ve esir edilen kimseleri anlatır; ayrıca bu dönemle ilgili sosyal ve ahlâkî hadiselerden, hilâfet idaresinden ve diğer içtimaî olaylardan bahseder. Divanında az da olsa Fars dili ve kültürüne ait unsurlar bulunmakta ve Farslar’ı bazı meziyetleriyle övmektedir. Divanının çeşitli baskıları vardır (nşr. Muhammed Abdülmün‘im eş-Şevâribî, I-II, Kahire 1313; Muhammed es-Sâvî’nin şerhi ve Muhammed b. Habîb’in notları ile, Kahire 1354; nşr. Kerem el-Bustânî, Beyrut 1379/1960; nşr. Nu‘mân M. Emîn Tâhâ, I-V, Kahire 1389-1391/1969-1971). H. Merdem Bek’in de işaret ettiği gibi (bk. MMİADm., XXX, 531) kırktan fazla şairle nekāiz şeklinde atışmaları bulunan Cerîr’in, bu şairlerinkiyle birlikte kendi nakīzaları toplanabilseydi herhalde Arap şiirinin en büyük divanı meydana gelirdi. Fakat bunlardan sadece Ferezdak ve Ahtal ile olan atışmaları toplanabilmiş ve Nekāǿizu Cerîr ve’l-Ferezdak (nşr. A. A. Bevan, I-III, Leiden 1905-1912; Kahire 1353/1935), Nekāǿizu Cerîr ve’l-Ahtal (nşr. Anton Sâlhânî el-Yesûî, Beyrut 1922) adlarıyla neşredilmiştir. Nekāǿizu Cerîr ve’l-Ahtal her ne kadar Ebû Temmâm’a nisbetle neşredilmişse de İbnü’n-Nedîm eserin Asmaî tarafından derlenip bir araya getirildiğini söylemektedir (el-Fihrist, s. 253).

BİBLİYOGRAFYA:

Cerîr b. Atıyye, Dîvân (nşr. Kerem el-Bustânî), Beyrut 1960, nâşirin mukaddimesi, s. 5-7; Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemhere (nşr. M. Ali el-Hâşimî), Dımaşk 1406/1986, II, 897-906; Cumahî, Fuhûlü’ş-şuǾarâǿ (Beyrut), I, 297-302, ayrıca bk. İndeks; İbn Kuteybe, eş-ŞiǾr ve’ş-şuǾarâǿ, s. 464-470; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Egānî, VIII, 3-89; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Şüveymî), s. 253; Abdülkādir el-Bağdâdî, Hizânetü’l-edeb, I, 75-78; Brockelmann, GAL, I, 56; Suppl., I, 86; Blachère, Târîhu’l-edeb, s. 570-584; Şevki Dayf, et-Tetavvur ve’t-tecdîd fi’ş-şiǾri’l-Emevî, Kahire 1959, s. 131-218; a.mlf., Târîhu’l-edeb, II, 276-289; Marûn Abbûd, Edebü’l-ǾArab, Beyrut 1960, s. 136-139; Sezgin, GAS, II, 356-359; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 76, 79; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ŞuǾarâǿ ve devâvîn, Beyrut 1978, s. 112-114; Hüseyin Hasan, AǾlâmü Temîm, Beyrut 1980, s. 167-171; İlyâ Hâvî, el-Ahtal fî sîretihî ve nefsiyyetihî ve şiǾrih, Beyrut 1981, s. 51-55, 224-251; Ömer Ferruh, Târîhu’l-edeb, I, 650, 664-677; C. Zeydan, Âdâb, I, 251-255; Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ǾArabî ve târîhih, Beyrut 1985, I, 585-605; Ahmed Hasan ez-Zeyyât, Târîhu’l-edebi’l-ǾArabî [baskı yeri ve yılı yok], s. 119, 122-124, 167-171; Halil Merdem Bek, “Cerîr”, MMİADm., XXX (1955), s. 177-190, 353-366, 529-543; “Cerîr”, İA, III, 109; A. Schaade – [H. Gätje], “Djarīr”, EI² (İng.), II, 479-480.

Zülfikar Tüccar