CENÂBÎ MUSTAFA EFENDİ

(ö. 999/1590)

el-ǾAylemü’z-zâhir adlı eseriyle meşhur olan Osmanlı tarihçisi.

Halep, Mekke, Bursa ve Edirne kadılıklarında bulunan Niksarlı Emîr Hasan Efendi’nin oğlu olup aynı zamanda Anadolu seyyidlerindendir. “Fahrü’l-müderrisîn” ve “Emîrzâde” olarak da anılan Cenâbî Efendi, daha önce pek çok âlim yetiştirmiş bir aileden gelmektedir. Tahsilini İstanbul’da çeşitli medreselerde tamamladı. Devrin meşhur müfessir ve şeyhülislâmı Ebüssuûd Efendi’nin hizmetine girerek bir süre ondan ders gördü. 1573’ten itibaren Dâvud Paşa, Kariye, Sahn, Süleymaniye ve Selimiye medreselerinde müderrislik yaptı. 1586 yılında Remzizâde’nin Kudüs’e tayini üzerine boşalan Halep kadılığına gönderildi. 1588’de azledildi; 1590’da Halep’te vefat etti.

Cenâbî Mustafa Efendi, kendisiyle aynı dönemde yaşamış olan Kınalızâde Hasan Çelebi ile Beyânî tarafından doğruluktan ayrılmayan bir kişi olarak tanıtılmaktadır. Şiirlerinde Cinânî mahlasını da kullandığı için zaman zaman Bursalı Mustafa Cinânî (ö. 1595) ile karıştırılan Cenâbî, özellikle Arap edebiyatı ve tarih konularında kaleme aldığı eserlerle tanınmıştır. Rumeli kazaskerliği rûznâmçe defterlerinden, İstanbul’da kendi adıyla anılan 20 akçeli bir medresesi olduğu anlaşılmaktadır (Rûznâmçe Defteri, Şer‘iyye Sicilleri, İstanbul Müftülüğü Arşivi, nr. 4, s. 7, 31; Rûznâmçe Defteri, Nuruosmaniye Ktp., nr. 5193/4, vr. 54ª).

Eserleri. Cenâbî’nin en meşhur eseri, el-ǾAylemü’z-zâhir fî ahvâli’l-evâǿil ve’l-evâhir adlı umumi tarihidir. el-Hâfilü’l-vasît ve’l-Ǿaylemü’z-zâhirü’l-muhît, el-Bahrü’z-zehhâr ve’l-Ǿaylemü’t-tayyâr, el-Bahr, Târîhu’l-Cenâbî adlarıyla da anılan, ancak daha çok “Cenâbî Tarihi” diye meşhur olan bu eser, kendisine umumi tarih yazan ilk Türk tarihçisi olma niteliğini kazandırmıştır. Bütün İslâm devletlerinin ayrı ayrı ele alındığı eser Arapça yazılmış bir İslâm tarihi olup günümüze ulaşmayan birçok kaynaktaki bilgileri de ihtiva etmektedir. Devletlerden hareketle ve her birine bir bölüm (bab) ayrılmak suretiyle bir mukaddimeden sonra seksen iki devletin ele alındığı eser, Hz. Peygamber devrinin de ilâvesiyle seksen altı bölüm olarak düzenlenmiştir. el-ǾAylemü’z-zâhir’in başlıca bölümlerini peygamberler tarihi, İslâm öncesi devletler ve kavimler, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn devri, Şam ve Endülüs Emevîleri, Abbâsîler, İdrîsîler, Ağlebîler, Muvahhidler, Tolunoğulları, Fâtımîler, Eyyûbîler, Tâhirîler, Saffârîler, Gazneliler, Büveyhîler, Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar, Hârizmşahlar, Çobanoğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular vb. devletlerin tarihleri teşkil eder.

Metot bakımından klasik Arap tarihçiliği geleneğine uygun şekilde yazılan eserde başvurulan kaynakların tenkidine yer verilmesi ve nerelerde hangi kaynakların kullanıldığının belirtilmesi, Cenâbî’nin tarih anlayışını göstermesi bakımından önemlidir. 1587’de tamamlanan eser Sultan III. Murad’a ithaf ve takdim edilmiştir. 997 (1588-89) yılına kadar gelen Osmanlı tarihi bölümü eserin


yaklaşık beşte birini oluşturur. Her hükümdar devrinin sonunda o dönemde vefat eden ulemânın biyografileri de bulunmaktadır. Bu biyografiler özellikle Osmanlı tarihine ait kısımda oldukça ayrıntılıdır. Münasebet düştükçe coğrafî bilgiler de verilmiş ve esere yer yer şiirler serpiştirilmiştir. Kâtib Çelebi’nin belirttiği üzere eserin tamamı müellifi tarafından Türkçe’ye tercüme edildiği gibi Nihâyetü’l-merâm adlı Arapça muhtasarı da Dürr-i Meknûn veya Gülşen-i Tevârîh adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (bk. TSMK, Revan, nr. 1136). el-ǾAylemü’z-zâhir daha sonra yazılan birçok tarih kitabına kaynak olmuş ve örnek teşkil etmiştir. Başta Kâtib Çelebi olmak üzere (bk. Fezleketü’t-tevârîh, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 10.318) Âlî Mustafa Efendi, Süheylî Çelebi, Mehmed b. Mehmed, Müneccimbaşı ve Hezarfen Hüseyin Efendi Cenâbî’nin tarihinden faydalanarak yeni eserler meydana getirmişlerdir. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Yûsuf el-Karamânî’nin Ahbârü’d-düvel’i de bu eserin bir hulâsası gibidir.

Henüz yayımlanmamış olan eserin sadece İstanbul kütüphanelerinde yirmiye yakın nüshası vardır (eserin Arapça yazmaları Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 831, 832, Reîsülküttâb, nr. 608-609, Ayasofya, nr. 3033, Hamidiye, nr. 896; Râgıb Paşa Ktp., nr. 983, 985-986; Köprülü Ktp., nr. 1031-1032; Murad Molla Ktp., nr. 1429-1430, 1454; TSMK, nr. III. Ahmed, 2958, Revan, 1568; Nuruosmaniye Ktp., nr. 3098, 3099-3100, 3101-3102’de; Türkçe muhtasar tercümesi TSMK, nr. Revan, 1136, Hazine, 1607; Nuruosmaniye Ktp., nr. 3097 ve 3107’de kayıtlıdır; yurt dışında bulunan çeşitli nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, II, 300; Suppl., II, 411-412; C. Zeydan, II, 319-320; Babinger, s. 122). E. Fagnan eserin Mağrib ve İspanya’nın coğrafyasıyla ilgili kısımlarını özet halinde İngilizce’ye çevirmiştir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Egemen Tülek, eserin mukaddimesiyle II. Selim ve III. Murad dönemlerine ait kısmın tenkitli metnini mezuniyet çalışması olarak hazırlamıştır (1975, Şarkiyat Enstitüsü Ktp., nr. 232).

Cenâbî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle fî binâǿi Ayasofya ve kalǾati Kostantiniyye, es-SebǾu’s-seyyâr, Nihâyetü’l-merâm ve bahru cevâhiri’l-kelâm (Keşfü’z-zunûn, I, 851; II, 976; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 436-437; Îzâhu’l-meknûn, II, 692; Osmanlı Müellifleri, III, 39-41; GAL Suppl., II, 411-412; Kehhâle, XII, 246-247).

BİBLİYOGRAFYA:

Rûznâmçe Defteri, Şer‘iyye Sicilleri, İstanbul Müftülüğü Arşivi, nr. 4, s. 7, 31; Rûznâmçe Defteri, Nuruosmaniye Ktp., nr. 5193/4, vr. 54ª; Beyânî, Tezkire, İÜ Ktp., TY, nr. 2568, vr. 22ª; Kınalızâde, Tezkire, I, 262-265; Atâî, Zeyl-i Şekaik, s. 118, 308-309; Keşfü’z-zunûn, I, 26, 224, 291, 851; II, 976, 1181; Kamûsü’l-a‘lâm, III, 1838; Sicill-i Osmânî, II, 88; Osmanlı Müellifleri, III, 39-41; Brockelmann, GAL, II, 300; Suppl., II, 411-412; Îzâhu’l-meknûn, II, 692; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 436-437; Ziriklî, el-ǾAlâm, VIII, 231; Babinger (Üçok), s. 120-122; C. Zeydan, Âdâb, II, 319-320; “Cennabî”, İA, III, 100; F. Rosenthal, “al-Djannabı”, EI² (İng.), II, 452.

Mehmet Canatar