CEMÂLEDDÎN el-KĀSIMÎ &&&(جمال الدين القاسمي)&&& Muhammed Cemâlüddîn b. Muhammed Saîd b. Kāsım ed-Dımaşkī (ö. 1866-1914)

İlim ve fikir adamı, müfessir.

Doğduğu yere nisbetle Dımaşkī ve âlim bir zat olan dedesinden dolayı da Kāsımî nisbeleriyle tanındı. Babasının teşvikiyle ilme yöneldi. İlk öğreniminden sonra Zâhiriyye Medresesi’ne girdi. Burada akaid, sarf, nahiv, mantık, beyan, tecvid vb. ilimleri okudu. Sâlim Attâr’ın derslerine devam etti. Tefsir, hadis, fıkıh gibi çeşitli ilimleri değişik hocalardan okuyarak her birinden icâzet aldı. On dört yaşında iken ders okutmaya, babasının cami derslerinde ona yardımcı olmaya başladı. Dört yıl süre ile ramazan aylarında Suriye’nin çeşitli yerlerinde vaazlar verdi. Babasının vefatı üzerine onun yerine geçerek irşad derslerini devam ettirdi (1317/1899-1900). Sinan Paşa Camii’ndeki imamlık ve vâizlik görevleriyle ders okutmayı ölümüne kadar sürdürdü. Bir ara Mısır’a gitti ve 1903’te tekrar Şam’a döndü. 1910 yılında da Medine’yi ziyaret etti.

Kāsımî bazı görüş ve düşüncelerinden dolayı birkaç defa takibata uğradı. Mezheb-i Cemâlî adında bir mezhep kurmakla suçlanarak tevkif edildiyse de (1897) suçsuz olduğu anlaşıldığından serbest bırakıldı ve Şam valisi kendisinden özür diledi. Daha sonra yine aynı mahiyetteki suçlamalarla özel olarak kurulan mahkemeye sevkedildi. Bir ara imamlık yaptığı cami ile evinde bulunan kitaplarına el kondu. Osmanlı idaresinde meşrutiyetin ilânından (1908) birkaç yıl sonra Şam’da gizli cemiyet kurmak, Vehhâbîliğin Şam’daki üyeleriyle iş birliği yapmak suçlarından tekrar hâkim huzuruna çıkarıldı.

Kāsımî 23 Cemâziyelevvel 1332’de (19 Nisan 1914) Şam’da vefat etti ve Makberetülbâbissagīr’e defnedildi.

Dedesinden ve babasından kalan özel kütüphane sayesinde ilmî ve fikrî hareketleri ve gelişmeleri yakından takip etme imkânını bulan Kāsımî’nin Mehâsinü’t-teǿvîl adlı tefsiri onun dinî ilimlerdeki üstünlüğünü göstermeye yetecek mahiyettedir. Ayrıca matematik, felsefe, tıp, sosyoloji, hukuk, ziraat vb. sahalarda yazılmış pek çok kitap okudu. İslâmiyet’le diğer sistemleri karşılaştırdı; tarih, edebiyat ve ahlâk üzerine araştırmalar yaptı ve eserler kaleme aldı. Sosyalizmi inceledi. Kazandığı bu ilmî ve fikrî seviyeden dolayı Şam’ın önde gelen âlimleri arasında yerini aldı.

İslâmî esasların izah ve tefsirinde hür düşünceyi savunan ve ictihadın önemi üzerinde duran Kāsımî, bu hususta Takıyyüddin İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin yolunu benimsedi. Ona göre itikadda Selef yolu takip edilmelidir. Âlimler ve mezhepler arasında ihtilâf olsa da mezheplerin hepsi aynı kaynaktan beslenmiş ve bu hususta İslâm adına hayırlı ve faydalı çalışmalar yapılmıştır. İhtilâf asılda değil fer‘î meselelerdedir. Bu ise İslâm’ın gücünü ve canlılığını gösterir. İslâmiyet fikir hürriyetine önem verir, taklidi ve hurafeyi reddeder. Gerçek, herhangi bir görüş veya mezhebin inhisarında değildir. Her devirde müslümanlar arasından müctehidler çıkacak ve bunlar yeni gelişmeler karşısında fikir üretecekler, İslâm’ı yorumlayacaklardır. Bu ise yeni bir mezhep kurmak demek değildir. Asıl hedef İslâm’ın özünü ortaya çıkarmak ve ondan donukluk, taklit, hurafe ve bid‘atları gidermektir. İslâm ile çağın arası bulunmalıdır. Akıl İslâm’ın anlaşılmasında önemli bir vasıtadır. Akıl ile nakil çelişmez; çelişirse nakil te’vil edilir.

Irkçılığı şiddetle reddeden ve zencilerin köleleştirilmesine karşı çıkan Kāsımî, ayrıca çeşitli eserlerinde devlet, ülke, siyaset ve Araplar’la ilgili görüşlerine yer vermiş, Kur’ân-ı Kerîm’in cihad emrini, vatan sevgisi gibi konuları etraflıca işlemiş, içinde bulunduğu asrın ve bu asırda yaşayan müslümanların meselelerini tesbit ve teşhis etmiş, bunlara hal çareleri bulmaya çalışmıştır.

Dili yumuşak, kimseyi incitmeyen bir kişi olarak bilinen Kāsımî, evine sırf


eksiğini bulmak üzere gelenleri bile hoşgörü ile karşılar, onların da takdirini kazanırdı. Kitaplarında ilmî-edebî münakaşayı esas almıştır. Muhaliflerine cevap verirken onları küçük düşürecek bir üslûp kullanmamış, sadece doğrunun ortaya çıkmasını amaçlamıştır.

Eserleri. 100’e yakın eseri bulunduğu belirtilen Kāsımî’nin belli başlı eserleri şunlardır: 1. Mehâsinü’t-teǿvîl*. On yedi ciltlik bir Kur’an tefsiri olup Muhammed Fuad Abdülbâkī’nin tahkikiyle neşredilmiştir (Kahire 1376/1957; Beyrut 1398/1978). 2. İrşâdü’l-halk ile’l-Ǿameli bi-haberi’l-berk (Dımaşk 1329). Eserde kazâî meselelerde telgrafla amel etmenin cevazı tartışılmıştır. 3. Evâmiru mühimme fî ıslâhi’l-kazâǿi’ş-şerǾî (Dımaşk, ts.). Osmanlı mahkemelerinin ıslahına yönelik teklifler çerçevesinde Hanefî mezhebinin dışındaki mezheplere göre de hüküm verilebileceği üzerinde durulmuştur. 4. MecmûǾatü hutab (Dımaşk 1325). Eserde Hz. Peygamber’le ashabın ve bazı âlimlerin hutbelerinden örnekler bir araya getirilmiştir. 5. CevâmiǾu’l-âdâb fî ahlâkı’l-encâb (Mısır 1926). Genel anlamda bir ahlâk kitabı olup eserde parlamenterlerin uyması gereken kurallar da ahlâkî açıdan ele alınmıştır. 6. Delâǿilü’t-tevhîd. Bir girişle dört bölümden meydana gelen eserin giriş kısmında bilgi kaynağı olarak akıl ve aklî tefekkürün önemine temas edildikten sonra birinci bölümde Allah’ın varlığı, ikinci bölümde yaratıcı ile kâinat arasındaki münasebet, üçüncü bölümde materyalizmin tenkidi ve din-ilim ilişkileri, sonuncu bölümde de nübüvvet konuları ele alınmıştır. Yeni ilm-i kelâm devri ürünlerinden sayılan ve ilmî bir değer taşıyan eserin iki baskısı tesbit edilmiştir (Dımaşk 1330; Beyrut 1405/1984). 7. Şerefü’l-esbât (Dımaşk 1331). Eserde nesebin şerefinin baba tarafından olduğu gibi anne tarafından da intikalinin mümkün olduğu üzerinde durulmuş, müellif bu eseriyle anne tarafından seyyid* olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. 8. Fetâvâ mühimme fi’ş-şerîǾati’l-İslâmiyye (Muhammed Abduh’la birlikte, Kahire 1331). Osmanlı şeyhülislâmlarının ihtiyaç karşısında dört mezhebin hangisine göre hüküm verilebileceğine dair fetvalarını ihtiva etmektedir. 9. el-Fetvâ fi’l-İslâm. Daha çok müftü ve hâkimler için yazılmış bir usul kitabı olup eserde fetva, müftü ve müsteftî ile ilgili konular işlenmiştir. Müftülerin matematik bilmelerinin zarureti üzerinde de duran kitap önce Dımaşk’ta (1329), daha sonra da Muhammed Abdülhakîm el-Kādî’nin tahkikiyle Beyrut’ta (1406/1986) neşredilmiştir. 10. Mezâhibü’l-AǾrâb ve felâsifetü’l-İslâm fi’l-cin (Dımaşk 1328). Larousse ve Encyclopaedia Britannica’daki “Cin” maddesinin Arapça’ya tercümesidir. 11. MevǾizatü’l-müǿminîn min İhyâǿi Ǿulûmi’d-dîn (Kahire 1331). Gazzâlî’nin İhyâǿü Ǿulûmi’d-dîn adlı eserinin iki cilt halinde özetidir. Kitap Ali Özek tarafından Zübdetü’l-İhyâ adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1973). 12. Nakdü’n-nesâǿihi’l-kâfiye Ǿalâ taǾdîli MuǾâviye (Dımaşk 1328). Muhammed b. Akıl’in Kitâbü’n-Nesâǿihi’l-kâfiye Ǿan tevellî MuǾâviye adlı eserine reddiyedir. 13. KavâiǾdü’t-tahdîs min fünûni mustalahi’l-hadîs. Hadis usulüne dair bir eser olup Muhammed Behcet el-Baytâr’ın tahkikiyle neşredilmiştir (Dımaşk 1352; Kahire 1380/1961).

Kāsımî’nin bunların dışında el-Ecvibetü’l-merdıyye (Dımaşk 1326); el-İsrâǿ ve’l-miǾrâc (Dımaşk 1331); el-Evrâdü’l-meǿsûre (Beyrut 1320); Târîhu’l-Cehmiyye ve’l-MuǾtezile (Sayda 1320; Kahire 1321; Beyrut 1981); Tenbîhü’t-tâlib ilâ maǾrifeti’l-farz ve’l-vâcib (Kahire 1326); Hayâtü’l-Buhârî (Sayda 1330); eş-Şây ve’l-kahve ve’d-duhân (Kahire 1320); Şezratün mine’s-sîreti’l-Muhammediyye (Kahire 1321); el-Mesh Ǿale’l-cevrabeyn (Dımaşk 1332); en-Nefhatü’r-rahmâniyye şerhu metni’l-Meydâniyye fi’t-tecvîd (Dımaşk 1323); el-Cerh ve’t-taǾdîl (Kahire, ts.; Beyrut 1985) adlı eserleri de zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Serkîs, MuǾcem, II, 1483-1486; Şekîb Arslan, “Önsöz” (Cemâleddin el-Kāsımî, KavâǾidü’t-tahdîs [nşr. Muhammed Behcet el-Baytâr] içinde), Dımaşk 1353/1935, s. 5-7; Brockelmann, GAL Suppl., II, 777; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 135; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, III, 157-158; XI, 220; XIII, 420; a.mlf., el-Müstedrek, Beyrut 1406/1985, s. 175-176; Zâfir el-Kāsımî, Ebî: Cemâlüddîn el-Kāsımî, Dımaşk 1380/1961, s. 20-32; Enver el-Cündî, Terâcimü’l-aǾlâmi’l-muǾâsırîn fi’l-Ǿâlemi’l-İslâmî, Kahire 1970, s. 69-78; Bilmen, Tefsir Tarihi, II, 773-774; Hayreddin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, İstanbul 1975, s. 211; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 299, 476-477; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, I, 127; Abdülkādir Ayyâş, MuǾcemü’l-müǿellifîne’s-Sûriyyîn fi’l-karni’l-Ǿışrîn, Dımaşk 1405/1985, s. 408-409; Muhammed Mutî‘ el-Hâfız-Nizâr Ebâza, Târîhu Ǿulemâǿi Dımaşk, Dımaşk 1406/1986, I, 298-311; Muhammed Abdüllatîf Sâlih el-Ferfûr, AǾlâmü Dımaşk, Dımaşk 1408/1987, s. 61-62.

Ali Turgut