CEMÂL el-MALATÎ &&&(جمال الملطي)&&& Ebü’l-Mehâsin Cemâlüddîn Yûsuf b. Mûsâ b. Muhammed el-Malatî el-Halebî (ö. 803/1400)

Hanefî fakihi.

Aslen Harputlu olup 725 (1325) veya 726 (1326) yılında Malatya’da doğdu. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ve bazı temel metinleri ezberledi. Tahsiline daha sonra yerleştiği Halep’te devam etti. Ardından Mısır’a giderek Kıvâmüddin el-İtkānî, Alâeddin et-Türkmânî, İbn Hişâm en-Nahvî, İzzeddin İbn Cemâa ve Hâfız Moğoltay b. Kılıç’tan dersler aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Halep’e dönerek ders ve fetva vermeye başladı. Emîr Tağrîberdî tarafından Halep’te yaptırılan camide ders okutmakla görevlendirildi.

Daha sonra Sultan Berkuk tarafından davet edilerek Mısır Hanefî kadılığına getirildi (Rebîülâhir 800/Ocak 1398). Aynı zamanda Sarkıtmışiyye Medresesi’nde de ders verdi. Malatî Hanefî olmasına rağmen Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ını okutur, çeşitli mezheplere mensup talebelere kendi fıkıhlarını öğretirdi. Bedreddin el-Aynî başta olmak üzere birçok talebe yetiştirdi. Rebîülâhir 803’te (Kasım-Aralık 1400) Kahire’de vefat etti.

Vakıfların istibdâl*ine izin verme konusunda aşırı gitmek, hıristiyana karşılık müslümana kısas uygulamak gibi birtakım icraatı yanında faizli bazı muameleleri meşrû sayan çeşitli hîle-i şer‘iyye yollarını câiz kabul etmesi ve esrar imalinde kullanılan Hint kenevirinin yenilebileceğine fetva vermesi sebebiyle eleştirilmiştir.

Malatî’nin mal edinme konusunda da çok gayretli olduğu, otuz yıl kadar yaşadığı Halep’te özellikle îne* denilen bir satış çeşidi yoluyla büyük servet kazandığı, ancak Timur ordularının bölgeyi istilâsı sonunda hepsini kaybettiği belirtilmektedir. Bölge âlimlerini toplayarak halkın mallarına el koymak için fetva isteyen Timur’a karşı çıkarak bunun şer‘an câiz olmayacağına onu ikna etmesi ve her gün belli miktarda sadaka dağıtması iyilikleri arasında zikredilmektedir.

Tahâvî’nin Müşkilü’l-âsâr’ına Ebü’l-Velîd el-Bâcî’nin Muhtasaru Müşkili’l-âsâr adıyla yazdığı muhtasarın muhtasarı olan el-MuǾtasar mine’l-Muhtasar adlı eseri Haydarâbâd’da basılmıştır (1307, 1317-1318, 1362). Kaynaklarda diğer bazı eserleri olduğu da kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hacer, İnbâǿü’l-gumr, III, 357, 375; IV, 346-351; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, XII, 170; a.mlf., el-Menhelü’s-sâfî, III, 332; IV, 32; Sehâvî, ed-Davǿü’l-lâmiǾ, X, 335-336; a.mlf., ez-Zeyl Ǿalâ RefǾi’l-isr (nşr. Cûde Hilâl – Muhammed Mahmûd Subh), Kahire 1966, s. 409, 430; Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara, I, 473; II, 185; İbn İyâs, Bedâiu’z-zühûr, I/2, s. 496, 518, 536, 603; İbnü’l-İmâd, Şezerât, VII, 4041; Serkîs, MuǾcem, I, 344; Brockelmann, GAL Suppl., I, 293; Îzâhu’l-meknûn, II, 507-508; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 558; Karatay, Arapça Basmalar, II, 594; Ziriklî, el-AǾlâm, IX, 335; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XIII, 338; Sezgin, GAS, I, 440-441.

Mustafa Uzunpostalcı