CEM‘İYYET &&&(الجمعية)&&& Sâlikin bütün endişelerini Allah’a teveccüh noktasında toplaması ve mâsivâyı bırakıp sadece O’nunla meşgul olması hali anlamına gelen tasavvuf terimi.

“Sâlikin mahv* mertebesine ulaşıp kendisinden ve çevresindekilerden habersiz kalması hali” şeklinde de tanımlanan cem‘iyyetin karşıtı tefrikadır. Tefrika gönülde çeşitli endişelerin bulunması ve dikkatin dağılması haline denir.

İbnü’l-Arabî, beşerî kuvvetlerin en yüksek seviyede bir tek noktada yoğunlaştırılması ve tam konsantre olma haline


cem‘iyyet adını verir; bir şeyden kaçan veya kararlı ve azimli bir şekilde bir şeyin üzerine yürüyen kişinin halini buna örnek gösterir. İbnü’l-Arabî’ye göre cem‘iyyet hali ve makamında olan bir kimse himmetiyle maddî şeylere de tesir edebilir. Allah insanı huzuruna getirip tefrikası olmayan bir cem‘iyyet haline ulaştırınca ona ezelde vermeyi irade ettiği şeyleri ihsan eder. Cem‘iyyet hali diğer haller gibi geçici olduğundan bu halden çıkan sâlik tefrika haline geçer.

Azîz Nesefî “büyük bir nimet ve ferahlık” diye nitelediği cem‘iyyet halini sükûn ve huzur hali olarak anlar; bunun da emniyet, sıhhat, kanaat ve âlimlerle sohbet ederek bulunacağını, mal ve makamın ise sadece tefrika sebebi olacağını ifade eder. Gönlün huzur ve sükûn halinde olmasına “cem‘iyyet-i hâtır”, huzursuz ve kaygılı olmasına “tefrika-i hâtır” denir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kâşânî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, s. 41; et-TaǾrîfât, “CemǾiyyet” md.; Tehânevî, Keşşâf, “CemǾiyyet”, I, 235; el-MuǾcemü’s-sûfî, “CemǾ”, md.; Ca‘fer Seccadî, Ferheng, Tahran 1350, s. 130, 157; İbnü’l-Arabî, Fusûś (Afîfî), I, 158; a.mlf., el-Fütûhât, II, 632; Azîz en-Nesefî, İnsân-ı Kâmil (nşr. Marijan Molé), Tahran 1403/1983, s. 166; Muhammed b. Abdullah el-Hânî, el-Behcetü’s-seniyye, Kahire 1303, s. 53.

Süleyman Uludağ