CAN, Halil
(1905-1973)
Türk dinî mûsikisinin son temsilcilerinden, neyzen.
7 Aralık 1905’te İstanbul Üsküdar’da doğdu. Babası Bahriye Kolağası Şükrü Efendi, annesi Makbule Hanım’dır. Üsküdar İmrahor’daki Vakıf Rüstem Paşa Mektebi’nde başladığı ilk tahsiline Selîm-i Sâlis Numûne Mektebi’nde devam etti. Daha sonra kaydolduğu Üsküdar Sultânîsi’nin sekizinci sınıfında iken Dârülfünun imtihanlarını kazanarak 1923’te Eczacı Mektebi’ne girdi. 25 Temmuz 1925’te mezuniyetinden bir yıl sonra yedek subay olarak askere alındı ve tezkere bırakarak askerlik mesleğine intisap etti.
1927-1948 yılları arasında Adana, Maraş, Bitlis, Van, Elazığ, Ankara, İstanbul gibi şehirlerdeki askerî hastahanelerde başeczacılık yaptı. 28 Ekim 1948 tarihinde yarbay iken askerlik görevinden istifa etti. Ankara ve İstanbul’da çeşitli vazifelerde bulunan Halil Can, 1961’de emekliye ayrıldıktan sonra da eczacılık mesleğine devam etti. 1953-1971 yıllarında İstanbul Belediye Konservatuvarı Eserleri Tasnif ve Tesbit Heyeti üyeliğinde, 1960-1971 yılları arasında da İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü dinî mûsiki dersi hocalığında bulundu. 23 Mayıs 1973’te vefat etti ve Karacaahmet’teki aile mezarlığına defnedildi. İhsaniye’de doğduğu evin bulunduğu sokağa vefatından bir yıl sonra “Neyzenbaşı Halil Can” adı verildi.
Halil Can mûsikideki icracılığı, araştırmacılığı ve hocalığı ile ün yapmıştır. Babasının Uşşâkıyye tarikatına mensup olması dolayısıyla haftanın belli günlerinde evlerinde yapılan toplantılarda dinî mûsiki eserlerine âşinalık kazandı. İlk mûsiki bilgilerini Dârülfeyz-i Mûsikî Cemiyeti’nde (Üsküdar Mûsiki Cemiyeti) edindi. 1919 yılında kurulan bu cemiyetin ilk talebelerindendir. Yine aynı yıllarda Galata Mevlevîhânesi neyzenbaşısı hattat Mehmed Emin Dede’den (Yazıcı) ney dersleri aldı. Meşke başladıktan üç ay sonra aynı mevlevîhânenin mutrip heyetine girdi. Daha sonra Emin Dede’nin evinde verilen derslere katılarak dinî mûsiki bilgisini ilerletti. Bu arada Üsküdar Mevlevîhânesi Şeyhi Ahmed Remzi Dede’nin (Akyürek), sikkesini “tekbirlemesi” ile Mevlevî tarikatına intisap etti. Klasik Türk mûsikisi eserlerini Bestenigâr Ziyâ Bey’den, mûsiki nazariyatını Rauf Yektâ Bey’den, nota bilgisi ve mûsiki tavrını Enderûnî Hâfız Ömer Efendi’den öğrenerek kendini yetiştirdi. Uzun müddet tasavvufî sohbetlerinde bulunduğu Ahmet Avni Bey’den (Konuk) âyin meşketti. Ayrıca tekkeler kapatılıncaya kadar (1925) Ahmed Celâleddin (Baykara) ve Ahmed Remzi dedelerin hizmetinde bulundu.
Adana Hastahanesi eczacılığına tayin edildiği sırada (1927) buranın Türk Ocağı’nda fahrî olarak verdiği derslerle ilk mûsiki hocalığına başladı. Daha sonraki yıllarda Ankara ve İstanbul’daki evlerinde yapılan toplantılar birer mûsiki, edebiyat ve tasavvuf dersi mahiyetindeydi. Ankara’da bulunduğu sıralarda Ankara Radyosu’nda neyzenlik ve mûsiki hocalığı görevlerinde de bulunmuştur. Yetiştirdiği neyzenler arasında Ulvi Erguner, Selâmi Bertuğ, Ümit Gürelman ve Ömer Erdoğdular en meşhurlarıdır.
1954’ten beri Konya’da yapılagelen semâ ve Mevlânâ’yı anma törenlerinin kurucusu olup 1972 yılına kadar bu törenlerde neyzenbaşılık yapan Halil Can, kuvvetli hâfızası sayesinde ender rastlanan zenginlikte bir repertuvara sahipti. Kendi ifadesine göre 1500 ilâhi, elli beş âyîn-i şerif, 400 civarında nefes, altmışa yakın na‘t ve durak ile geri kalanı din dışı formlarda saz ve sözlü eserlerden oluşan 5-6000’in üzerinde eserin yer aldığı bir nota koleksiyonu vardı. Bu koleksiyonun vefatından sonra talebelerinden Sakıp Arıkan’ın eline geçtiği söylenmektedir. Eser kayıt ve tetkiklerindeki hassasiyeti onun en önemli özelliklerindendi. Devlet radyoları arşivlerindeki Hamparsum nota koleksiyonlarının Batı notasına çevrilme çalışmalarında da büyük emeği geçmiştir. Halil Can’ın dinî mûsiki sahasında son devrin en önemli birkaç simasından biri olduğu muhakkaktır.
Mûsiki tarihi ve özellikle dinî mûsikiyle ilgili çeşitli makale, araştırma ve tenkit yazıları kaleme alan, bu arada konferanslar veren Halil Can’ın makaleleri Musiki Mecmuası, Türk Musikisi Dergisi ve Mevlâna Güldestesi’nde neşredilmiştir. Bunlar arasında, Türk Musikisi Dergisi’nde yayımlamaya başladığı “Türk Musikisi Lügatı” “D” harfine kadar gelmiş (I, nr. 3-22), Musiki Mecmuası’nda neşredilen “Dini Türk Musikisi Lügati” ise tamamlanmıştır (nr. 218-226). İstanbul Yüksek İslâm Ensititüsü’ndeki hocalığı sırasında okuttuğu Türk dinî mûsikisi ders notları vefatından sonra Musiki Mecmuası’nda yayımlanmıştır (nr. 291-294, 296-297, 300, 308-309, 316).
Bestekârlık alanında pek çalışması bulunmayan Halil Can, arkadaşı Sadettin Heper’in isteği üzerine bestelediği hisar-bûselik ve bayatî-bûselik makamlarındaki iki peşrevi ona ithaf etmiştir. Râkım Elkutlu’nun Karcığar Mevlevî Âyini’ndeki saz terennümleri de onundur. Ayrıca şevk-efzâ makamında bir Mevlevî âyini bestelemekte olduğunu yakınlarına söylemiştir.
Musiki Mecmuası 283-284. sayısını (Mayıs-Haziran 1973) Halil Can’a tahsis etmiş, daha sonra Bedi N. Şehsuvaroğlu, aynı mecmuadaki yazılarla birlikte onun makale ve eserlerinden bazı örneklerin ve yayınlarının bibliyografyasının bulunduğu, ayrıca hakkında çeşitli gazete ve mecmualarda çıkan makalelerin de yer aldığı bir anma kitabı çıkarmıştır (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA:
Sadık Yiğitbaş, Musiki ile Tedâvi, İstanbul 1972, s. 272-273; Bedi N. Şehsuvaroğlu, Eczacı Yarbay Neyzen Halil Can, İstanbul 1974; [Cavidan Arın], “Röportaj: 12_ Halil Can’ın Cevapları”, MM, sy. 220 (1966), s. 105; Etem Üngör, “Türk Musikisi Repertuarı ve Koleksiyonlar Hakkında Sayın Halil Can ile Bir Konuşma”, a.e., s. 106-110; Mustafa Tatçı, “Serneyzen Halil Can’ın Kendi Dilinden Hayatı ve Kemal Edib Kürkçüoğlu’nun Neyzen Can’ın Vefatına Düşürdüğü Bir Tarih Manzumesi”, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, III/1, Ankara 1988 s. 67-73.
Nuri Özcan