CÂMİU’l-MEÂNÎ

جامع المعاني

XII-XVI. yüzyıllarda yaşayan çeşitli şair ve müelliflerin Türkçe ve Farsça manzum-mensur eserlerinden seçmelerin yer aldığı mecmua.

Kimin tarafından tertip edildiği bilinmeyen eser, sonundaki istinsah kaydından anlaşıldığına göre 940 yılı Şâban ayının başlarında (Şubat 1534) İstanbul’da tamamlanmıştır. Mecmuayı hazırlayanın Farsça ve Türkçe’yi iyi bilen, kültürlü, devrine göre iyi bir hattat, zevk sahibi ve bilgili bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Derleyicisinin hattıyla yazıldığı kabul edilen mecmuanın bilinen tek nüshası Nuruosmaniye Kütüphanesi’ndedir (nr. 4904).

Câmiu’l-meânî, çeşitli şairlerin eserlerini bir araya getirmesi bakımından nazîre mecmualarına benzemekteyse de daha çok bir antoloji mahiyetindedir. Yer yer şiir ve eserlerinden örnekler kaydettiği şair ve yazarların hemen hemen bütün eserlerini toplamakta, bu sebeple bilhassa Türkçe manzumeler bakımından, bazı XIV-XVI. yüzyıl şairlerinin şiirlerine geniş bir şekilde yer veren tek veya en eski kaynak olma niteliğini taşımaktadır. Başta M. Fuad Köprülü olmak üzere Abdülbaki Gölpınarlı ve S. Nüzhet Ergun gibi araştırmacılar, Yûnus Emre ve Kaygusuz’un eserleri üzerinde ilk çalışmaları yaparken bu yazmayı kullanmışlardır.

Farsça, Türkiye Türkçesi ve Çağatay Türkçesi’yle yazılmış hemen hepsi dinî ve tasavvufî metinlerden ibaret olan mecmua, Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî’nin (ö. 868/1463-64) Farsça dokuz risâlesiyle başlamaktadır. Ahmet Ateş’in mecmuadaki bütün Farsça eserlerle beraber geniş bir şekilde tavsif edip fihristini verdiği bu külliyat, Halvetîliğin ikinci pîri kabul edilen Seyyid Yahyâ’nın eserlerinin İstanbul kütüphanelerinde bulunan en iyi nüshası durumundadır (FME, s. 371-373).


Daha sonra Mevlânâ’nın (ö. 672/1273) Mesnevî’sinden seçmeler gelmekte, ardından sırasıyla Ferîdüddin Attâr (ö. 618/1221), Seyyid Hüseynî (Emîr Hüseyin Hüseynî, ö. 729/1329 [?]), Ni‘metullah Velî (ö. 834/1431), Nâsır-ı Hüsrev (ö. 481/1088) ve XV. yüzyıl şairlerinden Edhemî-i Şarkī’nin eserlerinden derlenmiş bölümlerle mecmuanın Farsça olan ilk kısmı tamamlanmaktadır.

Bundan sonra gelen Türkçe kısmında, XIV-XVI. yüzyıllar arasında yetişmiş birçok şairin Türkçe eserlerinden geniş bölümler ve seçilmiş manzumeler bulunmaktadır. Halvetiyye’den Gülşenîliğin tekkesini Kahire’de tesis eden Pîri İbrâhim Gülşenî (ö. 940/1533) ve onun şeyhi, Rûşenîliğin kurucusu Dede Ömer Rûşenî ile (ö. 892/1487) Fâtih devri şairlerinden Cemâlî, Kaygusuz Vizeli Alâeddin (ö. 970/1563 [?]) ve Kemâl Ümmî (ö. 880/1475) gibi şairlerin eserleri de bu bölümde yer alır. Dede Ömer Rûşenî’nin, Türkiye kütüphanelerinde mevcut en eski tarihli yazma külliyatı bu mecmuada bulunmaktadır (Uzun, s. 68). Aynı yerde Mahmûd-ı Şebüsterî’nin (ö. 720/1320) Farsça Gülşen-i Râz’ının özeti de kaydedilmiştir (vr. 218-219). Daha sonra devam eden Türkçe kısımda Nesîmî (ö. 821/1418 [?]), Halîlî (ö. 890/1485) ve Câferî’nin gazelleri yer almaktadır. Mecmuanın en değerli eserlerinden birini teşkil eden Yûnus Emre’nin 219 ilâhisi ve Risâletü’n-nushiyye’sinin ardından Kul Ubeydî mahlasıyla Çağatayca şiirler yazan Şeybânî Hükümdarı Ubeydullah Han’ın (ö. 946/1539) külliyatından seçmeler bulunmaktadır. Dinî-didaktik mahiyette bazı mesnevilerle terciibend ve gazellerden meydana gelen bu manzumeler, Buhara’da yaşayan Ubeydullah Han’ın henüz hayatta iken şiirlerinin İstanbul’da sevilerek okunduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kaygusuz’un şiirlerinden seçmelerle sona eren ikinci kısım Attâr, Nizâmî-i Gencevî, Hâcû-yi Kirmânî, Mevlânâ, Kāsım-ı Envâr, Ahmed-i Câmî ve Hâfız-ı Şîrâzî’den yapılan derlemelerin yer aldığı Farsça bölümle sona ermektedir.

Mecmuanın başında, farklı bir yazı ile olduğu için sonradan yapıldığı kabul edilen bir fihrist bulunmaktadır. Daha geniş bir fihrist ise Halîlî, Câferî ve Kasım’ın mecmuadaki şiirlerini neşreden Muharrem Ergin’in makalesinde verilmiştir (bk. bibl.).

Câmiu’l-meânî’nin özelliklerinden biri, eserlerini derlediği şairler kadrosu içinde, Osmanlı ülkesi sınırları dışındaki belli başlı kültür merkezlerinde yaşayan mutasavvıf ve şairlere de yer vermesi ile bunların eserlerine İstanbul’da duyulan ilgiyi, dolayısıyla da şöhretlerinin yaygınlığını göstermiş olmasıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülbaki Gölpınarlı, Kaygusuz Vizeli Alâeddin Hayatı ve Şiirleri, İstanbul 1933, s. 8; Ergun, Türk Şairleri, III, 981; TCYK, I, 6-7; FME, s. 17, 99, 122, 139, 218-219, 228, 323, 371-373; Mustafa Uzun, Dede Ömer Rûşenî, Hayatı, Eserleri ve Miskinlik-nâme Mesnevîsi (doktora tezi, 1982), MÜ İlâhiyat Fakültesi, s. 65-68; Muharrem Ergin, “Câmiü’l-Meânî’deki Türkçe Şiirler”, TDED, III/3-4 (1949), s. 539-544.

Mustafa Uzun