BÜSR b. EBÛ ERTÂT
بسر بن أبي أرطاة
Ebû Abdirrahmân Büsr b. Umeyr b. Ertât b. Uveymir el-Âmirî el-Kureşî (ö. 86/705 [?])
Sahâbî, Emevî valisi ve kumandanı.
Doğum tarihiyle ilgili değişik rivayetler varsa da en yaygın olan görüşe göre hicretten iki yıl sonra Mekke’de doğdu (624). Babasının künyesine nisbetle Büsr b. Ebû Ertât, dedesinin adına nisbetle de Büsr b. Ertât adıyla bilinir. Hâlid b. Velîd ile birlikte Suriye’deki fetihlere, daha sonra da Amr b. Âs’ın emrinde Mısır’ın fethine katıldı. Amr bu sefer sırasında onun cesur, atılgan, fedakâr ve savaş taktiğine vâkıf bir genç olduğunu anladı ve Trablusgarp’ı fethettikten sonra kendisini Veddan’a gönderdi (23/64344). Büsr Veddan’ı fethederek geri döndü. Daha sonra Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh kumandasında İfrîkıyye seferine iştirak etti.
Büsr Hz. Osman’ın ateşli bir taraftarıydı. Onun şehid edilmesini hiçbir zaman hazmedemedi. Hz. Ali ile Muâviye arasındaki mücadelede Muâviye’nin tarafında yer aldı ve bütün gücüyle onu destekledi. Kinde kabilesinin nüfuzlu reisi Şürahbîl b. Sımt’ı da Muâviye’nin saflarına çekti. Hz. Ali taraftarlarını sindirmek ve halkı Muâviye’ye biat ettirmek için Medine’ye, Mekke’ye ve Yemen’e gitti. Buralarda Hz. Ali taraftarlarına karşı şiddete başvurdu ve Hz. Osman’ın aleyhinde olduğuna inandığı şahısların evlerini yaktırdı. Hz. Ali’nin Yemen valisi Ubeydullah b. Abbas’ın küçük yaştaki iki oğlunu öldürdü. Bunun üzerine Hz. Ali, Câriye b. Kudâme es-Sa‘dî ile Vehb b. Mes‘ûd’u 4000 kişilik bir kuvvetle ona karşı sevketti. Câriye Necran’a varınca Büsr oradan kaçmak zorunda kaldı. Hz. Hasan’ın bazı şartlarla halifelikten feragati üzerine Muâviye tarafından Basra valiliğine tayin edildi (41/661-62). Bir yılı aşkın bir süre bu görevi yürüttükten sonra 43’te (663-64) Bizans’a karşı deniz seferine memur edildi. Büsr o yıl Bizans topraklarında kışlayıp İstanbul’a kadar gitti. Ertesi yıl yine bir deniz seferine çıktı. Bundan iki yıl sonra Ukbe b. Nâfi‘ ile Mağrib’e hareket etti ve Trablus’a ulaştı. 670’te Süfyân b. Avf ile beraber Rumlar’a karşı yeni bir sefer düzenledi ve iki yıl üst üste bu seferlere devam etti. Daha sonra İfrîkıyye’deki Meccâne şehrini zaptetti. Burada bulunan bir kale onun adını taşımaktadır.
Büsr bu seferlerden döndükten sonra siyasetten ayrılmış, ancak hayatını yine Emevî saraylarında geçirmiştir. Rivayete göre son yıllarında aklî dengesini kaybetmiş ve Abdülmelik b. Mervân veya oğlu Velîd devrinde Suriye’de ölmüştür.
Büsr b. Ertât Emevîler’in çok sadık bir taraftarıydı. Onlara öylesine sadakatle hizmet etti ki bu konuda sadece Müslim b. Ukbe ve Haccâc onunla mukayese edilebilir. Bu sebeple Mekke, Medine ve Yemen’de Hz. Ali taraftarlarına karşı reva gördüğü hakaretler ve Hz. Peygamber’in vefatı sırasında yaşının küçük oluşu birçok kişiyi onun sahâbî olmadığı düşüncesine sevketmiştir. Ancak Hz. Ömer zamanında ordu kumandanlığı yaptığı dikkate alınırsa Büsr’ün sahâbî olduğu görüşü kabul edilebilir. Çünkü Hz. Ömer ashâb-ı kirâmın yer aldığı bir orduya sahâbî olmayan birini kesinlikle kumandan tayin etmezdi. Sahâbî olduğunda ihtilâf bulunmayan Cünâde b. Ebû Ümeyye ile diğer bazı ashabın ise onun emrinde sefere katıldıkları bilinmektedir.
Büsr b. Ertât Hz. Peygamber’den iki (başka bir rivayete göre dört) hadis rivayet etmiştir. Bunlardan biri savaş sırasında hırsızlık yapanların ellerinin kesilmeyeceğine dairdir. Diğeri de, “Allahım, bütün işlerimizde âkıbetimizi hayırlı eyle!” meâlindeki hadîs-i şeriftir (Müsned, IV, 181; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 18).
BİBLİYOGRAFYA:
Müsned, IV, 181; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 18; Tirmizî, “Hudûd”, 20; Nesâî, “KaŧǾu’s-sârik”, 16; Zübeyrî, Nesebü Kureyş, s. 264, 439; İbn Habîb, el-Muhabber, s. 293-294; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, II, 123; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 152, 325-326, 666; Ya‘kūbî, Târîh, II, 156, 197-199, 240; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), III, 407; IV, 553; V, 98, 139-140, 155, 167-169, 176, 181, 212, 234, 253, 287, 335; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), III, 30-31, 149; İbn Hibbân, Meşâhîr, s. 53; Hatîb, Târîhu Bagdâd, I, 210-211; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 354, 383-386, 398, 414-415, 425, 440, 460-461, 472, 491; IV, 12; a.mlf., Üsdü’l-gābe, I, 213; İbn Manzûr, Muhtasaru Târîhi Dımaşk, V, s. 182-188; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, IV, 61-69; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, III, 409-410; İbn Kesîr, el-Bidâye, VIII, 24, 27, 58, 90; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 147-148; a.mlf., Tehzîbü’t-Tehzîb, I, 435-436; Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara, I, 174-175; Mahmûd Şît Hattâb, Kādetü fethi’l-Magribi’l-ǾArabî, Beyrut 1398/1973, II, 13-35; H. Lammens, “Büsr”, İA, II, 841-842; a.mlf., “Busr”, EI² (İng.), I, 1343-1344.
Abdülkerim Özaydın