BURHÂNEDDÎN-i GARÎB

برهان الدين غريب))

Muhammed b. Nâsıriddîn Mahmûd el-Hansevî (ö. 738/1337)

Hindistanlı tanınmış sûfî.

654’te (1256) Doğu Pencap’ta Hânsî’de doğdu. Hayatının ilk yıllarını burada geçirdi; daha sonra Delhi’ye giderek zamanın âlimlerinden fıkıh, usul ve Arapça öğrendi. Çiştiyye tarikatı şeyhlerinden Nizâmeddin Bedâûnî’ye intisap etti. Delhi Türk Sultanı Muhammed b. Tuğluk’un Delhi’nin âlim ve ileri gelenlerini yeni başşehir Devletâbâd’a göçe mecbur etmesi üzerine oraya gitti (1327). Diğer bir rivayete göre ise Devletâbâd’a şeyhi tarafından gönderildi. Ömrünün geri kalan kısmını burada geçirdi. Zeynüddin Dâvûd b. Hüseyin eş-Şîrâzî, Ferîdüddin Devletâbâdî, Kemâleddin el-Kâşânî ve Rükneddin el-Kâşânî onun en tanınmış halifeleridir. Burhâneddîn-i Garîb Devletâbâd’da vefat etti ve Huldâbâd’a bağlı Ravza’ya defnedildi. Bazı kaynaklar vefatını 741 (1340-41) olarak kaydetmektedir.

Cezbedici şahsiyetiyle Şeyh Bedâûnî’nin müridleri arasında büyük bir şöhret kazanan Burhâneddîn-i Garîb, Emîr Hüsrev, Mîr Hasan ve Mesud Bey gibi şairler, Nasîrüddin Çırâğ-ı Dehlî ve Kirmânî gibi velîlerle dost oldu. Kaynaklar onu aşk ve şevk timsali bir zâhid, vaazları ile kalpleri fetheden vecd sahibi ve semâ meclislerine tutkun bir velî olarak tanıtır. Burhâneddîn-i Garîb’in ölümünden sonra Burhânîler diye anılan müridleri semâ sırasında kendilerine has bir tarzda raksedercesine zikir âyini yaparlardı.

Burhâneddîn-i Garîb Devletâbâd’a giderken uğradığı Dekken’deki Tapti yolu üzerinde bulunan yerleşim bölgesinin Fârûkīler’in saltanatı döneminde imar edileceğini müjdelemişti. Daha sonra bu bölge Nasîr Han el-Fârûkī (1399-1437) tarafından ihya edilerek Burhâneddîn-i Garîb’in adını ebedîleştirmek için buraya Burhânpûr ismi verilmiştir. Ayrıca Ravza’daki türbesine Fârûkīler tarafından bir arazi vakfedilmiştir.

Sefînetü’l-evliyâǿ müellifi Dârâ Şükûh, Evrengzîb ile Şeyh Nizâmeddin Bedâûnî’nin bazı müridlerinin medfun bulunduğu Burhâneddîn-i Garîb’in türbesi etrafında ölüm yıl dönümlerinde düzenlenen törenlerden birine katıldığını söyler.

Burhâneddîn-i Garîb’in vecize ve hikmetli sözlerini Rükneddin el-Kâşânî Nefâǿisü’l-enfâs, kardeşi Hammâd el-Kâşânî Ahsenü’l-akvâl, diğer kardeşi Mecdüddin el-Kâşânî de Garîbü’l-kerâmât adlarıyla derlemişlerdir. Mecdüddin Garîbü’l-kerâmât’a Bakıyyetü’l-garâǿib adlı bir zeyil yazmıştır (Abdülhay el-Hasenî, II, 140-141).

BİBLİYOGRAFYA:

Mirhord, Siyerü’l-evliyâǿ, Delhi 1302, s. 278; Abdülhak ed-Dihlevî, Ahbârü’l-ahyâr, Delhi 1309, s. 93; Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâǿ, Leknev 1872, s. 101; Gulâm Server Lâhûrî, Hazînetü’l-asfiyâǿ, Lahore 1284, s. 332; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, II, 140-141; Mohammad Shafi, “Burhān al-Dīn Gharīb”, EI² (İng.), I, 1328-1329.

İrfan Gündüz