BURHÂN-ı KĀTI‘

(برهان قاطع)

Muhammed Hüseyin b. Halef-i Tebrîzî’nin yazdığı Farsça’dan Farsça’ya sözlük.

Güney Hindistan’da kurulan Kutubşâhîler Devleti sultanlarından Abdullah adına 1062’de (1652) kaleme alınmıştır. Sözlük, Mîr Cemâleddin b. Fahreddîn-i Şîrâzî’nin Ferheng-i Cihângîrî, Sürûrî-yi Kâşânî’nin MecmaǾu’l-Fürs (Ferheng-i Sürûrî), Takī-i Evhadî’nin Sürme-i Süleymânî, Hüseyn-i Ensârî’nin Sıhâhu’l-edviye adlı eserlerine dayanmakla birlikte bunların dışında başka kaynaklardan da faydalanıldığı anlaşılmaktadır.

İran edebiyatının Hindistan’da geliştiği bir dönemde bu edebiyatı anlayabilmek için sözlük çalışmalarına hız verildiği görülmektedir. Ancak bu alanda yazılan eserler daha çok belirli sayıda kelimeleri ihtiva ediyordu. Muhammed Hüseyin b. Halef-i Tebrîzî bu eksikliği gidermek amacıyla Burhân-ı KātıǾı hazırladı. Nitekim o zamana kadar yazılan Lugat-i Fürs 2278, MecmaǾu’l-Fürs 6000, Ferheng-i Cihângîrî ise 6950 kelime ihtiva ediyordu; buna karşılık Burhân-ı KātıǾ 20.000’i aşkın kelimeyi içine almaktadır. Eser sadece hacim bakımından değil tertip bakımından da önce Hindistan’da, daha sonra İran’da bu alanda çalışanların büyük ölçüde ilgisini çekti. Bundan önceki sözlüklerin bazılarında sıralama kelimelerin son harflerine, bazılarında baştan ikinci, bazılarında ise ilk ve son harflere göre yapılmıştı. Burhân-ı KātıǾda ise kelimeler Fars alfabesine göre sıralanmıştır. Ancak Farsça’ya has “p” (ب), “ç” (ج) ve “g” (كـ) harfleri kelime başlarında belirtildiği halde ikinci ve üçüncü harflerde birbirine karıştırılmıştır.

Burhân-ı KātıǾ oldukça uzun bir mukaddime ile başlar. Burada esere “sağlam ve reddi mümkün olmayan delil” anlamında “Burhân-ı KātıǾ” adı verildiği ifade edilir. Daha sonra Derî, Pehlevî, Fars dilleri ve Farsça’nın grameriyle ilgili bilgiler ve alfabe sırasına göre kelimeler yer alır. Her harf bir bölüm gibi tasarlandığı için bölümler “Goftâr” (söz) adıyla belirtilmiştir.

Farsça yanında diğer dillerden de kelime ihtiva eden sözlükte, başta Arapça oldukları belirtilmeden alınan Arapça kelimeler olmak üzere Türkçe, Süryânîce, İbrânîce, Hintçe, Yunanca, Latince, Ermenice, Zend ve Pazend dillerinden gelen kelimelere de yer verilmiştir.

Önce Hindistan’da, daha sonra İran ve diğer İslâm ülkelerinde büyük rağbet gördüğü yazma nüshalarından anlaşılan Burhân-ı KātıǾda birtakım eksiklik ve yanlışlar yer almaktadır. Başka sözlüklerde de rastlanan bazı yanlışların Burhân-ı KātıǾda daha çok olması şüphesiz onun hacminin genişliğiyle ilgilidir. Burhân-ı KātıǾın en önemli eksikliği -benzeri sözlüklerde olduğu gibi- açıklamalarda örneklere (şevâhid) yer verilmemiş olmasıdır. Sözlükte rastlanan yanlışlara gelince, bunlar yazarın eski Farsça’yı yeterli derecede bilmemesinden kaynaklanan hataları, ayrıca Arapça kelimeleri Farsça kelimelerle karıştırması, Farsça’ya geçen Yunanca, Süryânîce ve Latince kelimelere yanlış mâna vermesi, bunun yanında şahıs adları, tarih ve coğrafya ile ilgili özel isimlerdeki hataları ve nihayet faydalandığı yazmalardaki imlâ yanlışlarından ibarettir.

Gördüğü rağbet sebebiyle üzerinde çok durulan Burhân-ı KātıǾ tenkit konusu olmuş, lehinde ve aleyhinde birtakım eserler yazılmıştır. Bunlar arasında Gālib Mirza Esedullah Hân-ı Dihlevî’nin KātıǾ-ı Burhân, Seyyid Saâdet Ali Mîr Münşî’nin Muhrik-ı KātıǾ-ı Burhân, Mirza Rahîm Big-i Mirtehî’nin SâtıǾ-ı Burhân, Âgā Ahmed Alî-yi Şîrâzî’nin Müǿeyyid-i Burhân ve Emînüddîn-i Dihlevî’nin KātıǾu’l-KātıǾ adlı eserleri zikredilebilir. Ayrıca Necef Ali Han DâfiǾ-i Hezeyân adıyla Muhrik-ı KātıǾ-ı Burhân’a, Gālib de Tig-i Tîz adıyla Müǿeyyid-i Burhân’a reddiyeler yazmışlardır. Sirâceddin Ali Han Ârzû da Burhân-ı KātıǾdaki bazı yanlışları Sirâcü’l-luga adlı eserinde düzeltmiştir.

Burhân-ı KātıǾın yazılışından bir süre sonra Muhammed Kerîm b. Mehdî Kulı-i Tebrîzî, eseri gözden geçirerek Burhân-ı CâmiǾ adıyla yeni bir sözlük meydana getirmiştir. Onu takip eden Rızâ Kulı Han Ferheng-i Encümen-ârâ-yı Nasîrî, Muhammed Pâdşâh Ânendrâc, J. A. Vullers Lexicon Persico Latinum (I-II, Bonnae 1855-1864), Francis Johnson Dictionary Persian, Arabic and English (London 1852), F. Steingass A Comprehensive Persian-English Dictionary (London 1892), J. J. P. Desmaison Dictionnaire Persan-Français (I-IV, Roma 1908), Ziyâ Şükûn Farsça-Türkçe Lûgat Gencine-i Güftar Ferheng-i Ziya (I-XI. fasikül, İstanbul 1944-1951) adlı eserlerinde Burhân-ı KātıǾdan geniş ölçüde faydalanmışlardır.

Birçok baskısı yapılmış olan Burhân-ı KātıǾ (bk. EIr., IV, 370), oldukça ayrıntılı bir önsöz ve geniş açıklamalarla birlikte mükemmel denecek bir biçimde Muhammed Muîn tarafından önce dört cilt (Tahran 1330 hş./1951), daha sonra beş cilt halinde (Tahran 1342 hş./1963) yayımlanmıştır.


Mevlevî Bedîüddin, Abdullah ve Mücîbürrahman gibi müelliflerle birlikte Abdülmecid Kāimmakāmî tarafından Mülhakāt-ı Burhân (Kalküta 1250, 1274) adıyla bir zeyli yazılan Burhân-ı KātıǾı Mütercim Âsım birtakım eklemelerle birlikte Tibyân-ı Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-ı Kātı‘ adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (aş.bk.).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Hüseyin b. Halef-i Tebrîzî, Burhân-ı KātıǾ (nşr. Muhammed Muîn), Tahran 1342 hş., I, nâşirin mukaddimesi; a.e. (nşr. Muhammed Abbâsî), Tahran 1344 hş., nâşirin mukaddimesi, s. 36-37; Reyhânetü’l-edeb, I, 162; Zebîhullah Safâ, Muhtasar der Târîh-i Tahavvül-i Nazm u Nesr-i Pârsî, Tahran, ts., s. 82-83; Bahâr, Sebk-i Şinâsî, Tahran 1349 hş., III, 290-291; Münzevî, Fihrist, III, 1922-1924; Hânbâbâ, Fihrist, I, 754-756; Ali Asgar Hikmet, “Sîsadumîn Sâl-i Teǿlîf-i Kitâb-ı Burhân-ı KātıǾ”, Nâme-i Ferhengistân, III/1, Tahran 1324 hş., s. 1-24; Abdülemîr Selim, “Lugāt-i Zend u Pâzend der Burhân-ı KātıǾ”, Neşriyye-i Dânişkede-i Edebiyyât ve ǾUlûm u İnsânî, XVII/ 1, Tebriz 1344 hş., s. 33-76; a.mlf., “Vâjehâyi Çend ez Burhân-ı KātıǾ”, a.e., XVII/2 (1344 hş.), s. 241-260; XVII/3 (1344 hş.), s. 377-389; Z. A. A. Desai, “17th Century Iranian Calligrapher of India and the Identity of the Father of the Author of Burhān-i Qāti”, Indo-Iranica, XXX/1-2, Calcutta 1977, s. 49-61; DMF, I, 421; Dihhudâ, Lugatnâme, I, 199-217; Mohammad Dabirsiaqi, “Borhān-e QāteǾ”, EIr., IV, 369-370.

Ayla Demiroğlu





Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi.

Türk okuyucusu arasında daha çok Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi adıyla tanınan eserin önsözünde Mütercim Âsım Efendi (ö. 1819), Burhân-ı KātıǾa, çeşitli ilim dallarında ihtiva ettiği bilgiler dolayısıyla Farsça’nın büyük sözlüğü anlamında “Kāmûsü’l-ǾAcem” unvanını vererek onu övmekte ve “Kitâb-ı Burhân-ı KātıǾu’l-beyân” diye adlandırmaktadır. Ayrıca Türkiye’de elde dolaşan Farsça sözlüklerin, sonradan ortaya çıkan kelimeleri de (müvelledât) ihtiva etmelerinden dolayı değer verilmeye lâyık olmadıklarını söyleyen Mütercim Âsım, Burhân-ı KātıǾın Farsça kelimelerin aslı ve anlamları, terimlerin doğru ve açık karşılıkları, hendese, nücûm, hikmet, kelâm, tasavvuf gibi otuzdan fazla ilim dalının belli başlı konuları ve bunların incelikleri üzerinde bilgiler verdiğini, bunun da bütün Acem ve Türk bilginleri tarafından kabul edildiğini göz önünde tutarak eseri Türkçe’ye çevirmeye karar verdiğini belirtmektedir. Bu kararda yakın arkadaşlarından birinin, çeşitli konularda kalem oynatmaktansa “bir eser-i cedîd ve cemîl” yâdigâr bırakmasının her bakımdan daha uygun olacağını söylemesi de etkili olmuştur. Bunun üzerine Âsım Efendi 1204’te (1789-90) Antep’ten İstanbul’a gitmiştir (Tibyân-ı Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-ı Kātı‘, Bulak 1251, s. 5 vd.). İstanbul’da tercüme işine başlayan Âsım Efendi bu konuda Müşkilât-i Şâhnâme, Nevâdirü’l-luga, Ahterî, Vankulu Lugatı, Ferheng-i Şuûrî, Bahrü’l-garâib, Kenzü’l-luga gibi tanınmış birçok sözlükten de faydalanmıştır. Âsım Efendi Burhân-ı KātıǾı tercüme ederken bedence ve ruhça bir hayli yorulduğunu, bu durumunu bilenlerin kendisini takdir edeceklerini de kaydetmektedir. İstanbul’a geldikten iki yıl sonra başladığı ve altı yıllık bir çalışma ile 1 Cemâziyelevvel 1212’de (22 Ekim 1797) tamamladığı eserine Tibyân-ı Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-ı Kātı‘ adını vermiştir.

Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, tertip ve muhteva bakımından aslından daha üstün bir eser olarak kabul edilmektedir. Nitekim kendisinin de işaret ettiği gibi Âsım Efendi’yi Burhân-ı KātıǾın “bi’t-tercüme müellifi” saymak yerinde olur. Eserin Farsça aslında kelimeler kısa sesliler göz önünde tutulmaksızın sessiz harflere göre sıralanmış, ancak tercümede bunların ilk kısa seslileri de hesaba katılarak fetha, kesre ve zammelere göre sıralanmak suretiyle okuyucuya kolaylık sağlanmıştır. Muhteva bakımından bir özelliği de mevcut kelimelere ve kelimelerin anlamlarına faydalandığı eserlerden eklemeler yapmış olmasıdır. Bu şekliyle Farsça aslından daha mükemmel hale gelen tercümede Âsım Efendi Türkçe kelimeleri Türkçe’deki kullanımlarına göre şu adlarla belirtmektedir:

a) Türkçe’nin herkesin malı olan kelimelerini “Türkî’de” diye vermiş ve bununla Türkiye’de konuşulan ve bir dereceye kadar yazılan Türkçe kelimeleri kastetmiştir. Türkiye dışında yaşayan Türkler’in dilinde bulunan kelimeler ise “Türkistan’da” diye adlandırılmıştır. Âsım Efendi’ye göre Türkçe’nin başka ayırımları da vardır. Bunlardan biri “Türkî-i kadîm”dir (eski Türkçe). Bir diğeri olan “Türkî-i gayr-i meşhûr” ile hangi kelimelerin kastedildiği pek belli değilse de bu tabirin herkesçe bilinmeyen ve yaygın olmayan Türkçe kelimeler için kullanıldığı kabul edilebilir. “Türkî-i mehcûr” tabiriyle artık kullanımdan düşmüş olan kelimeler ifade edilmiştir. “Taşra Türkçesi”yle de İstanbul dışında kullanılan Türkçe kelimeler kastedilmiştir. “Rûmî”, birçok eserde görüldüğü üzere Anadolu veya doğrudan Türk ve Türkiye yerine kullanılmıştır. “Istılah” kelimesi deyim ve kelimelerin daha dar ve özel anlamlarını karşılamaktadır. Nitekim bazı kelime ve deyimlerin daha dar bir sınır içinde kullanıldıklarına işaret eden Âsım Efendi bunu da “... ıstılahlarında” diye belirtmektedir. “Avâmî Türkî”den ise halk ağızındaki Türkçe kelimeler kastedilmiştir.

b) Tercümede geçen kelime ve deyimlerin bir kısmı Âsım Efendi’nin doğup büyüdüğü Gaziantep çevresinden alınmış ve bunlar “bizim diyarda, bizim diyarımızda” veya “bizim diyar ıstılahında” diye belirtilmiştir. Ancak “bizim diyarda” diye belirtilen kelimeler yalnız Gaziantep yöresinde değil bütün Güneydoğu Anadolu’da kullanılan kelime ve deyimlerdir. Bunların dışında Âsım Efendi’nin “bazı diyarda” diye ayırdığı kelimeler de vardır. Bu tabirle onun yetiştiği Gaziantep çevresi dışında kalan bölgeler kastedilmiş olmalıdır.

Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi’nin dikkate değer bir yönü de Türkçe kelime ve deyimlerin tanıklarıyla gösterilmesidir. Tercümede atasözlerine, yiyecek ve içeceklerle bunların nelerden ve nasıl yapıldığına geniş yer verilmiştir. Ayrıca birçok bitki, çiçek ve ağaç adıyla bunların çoğunun hangi hastalığın ilâcı olarak kullanıldığı hakkında bilgi bulunmaktadır. Çeşitli zenaatleri ve bu zenaatlerde kullanılan aletlerin adlarını bildiren kelimeler, Türk kültür tarihi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Başta çocuk oyunları olmak üzere birçok oyun adıyla bu oyunların nasıl oynandığı hakkındaki bilgiler de benzerleriyle birlikte Türk folkloru açısından büyük bir değere sahiptir. Bu özellikleriyle eseri sıradan bir sözlük değil bir ansiklopedi olarak kabul etmek daha uygun olur.

Burhân-ı KātıǾ Tercümesi’nin Türk dili bakımından önemi üzerinde ilk defa Ziyâ Paşa durmuş (“Şiir ve İnşâ”, Hürriyet, nr. 11, London, 20 Cemâziyelevvel 1285), onu Nâmık Kemal (Bahâr-ı Dâniş, İstanbul 1301, Mukaddime, s. 15) ve Ebüzziyâ Tevfik (Numûne-i Edebiyyât-ı Osmâniyye, İstanbul 1329, s. 98) takip etmiştir. Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi ilk defa 1214’te (1799) tek cilt olarak İstanbul’da, daha sonra 1251 (1835) ve 1268 (1870) yıllarında Bulak’ta basılmış, bunu iki cilt halindeki İstanbul baskısı takip etmiştir (1287). Ziya Şükûn’un başka sözlüklerden de faydalanmak suretiyle hazırladığı


Farsça-Türkçe Lûgat Gencine-i Güftar Ferheng-i Ziya (I-XI. fasikül, İstanbul 1944-1951), büyük ölçüde Âsım Efendi’nin bu tercümesine dayanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Âsım Efendi, Tibyân-ı Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-ı Kātı‘, Bulak 1251; Cemâleddin, Osmanlı Târih ve Müverrihleri (Âyîne-i Zurefâ), İstanbul 1314, s. 65-66; Osmanlı Müellifleri, I, 375; Orhan Şaik Gökyay, “Burhân-ı Kātı‘ Çevirisinin Türkçe Açısından Önemi”, Ömer Asım Aksoy Armağanı, Ankara 1978, s. 125 vd.; M. Fuad Köprülü, “Âsım”, İA, I, 666-667; Hidayet Nuhoğlu, “Burhân-ı KaatıǾ”, TDEA, I, 476-477.

Orhan Şaik Gökyay