BİNBİR GECE

Yazarı ve ne zaman yazıldığı bilinmeyen Arapça masal külliyatı.

Arapça asıl adı “Elf leyle ve leyle” olan bu masal külliyatı, bir çerçeve hikâye içerisinde yer alan pek çok tâli hikâyeden meydana gelmiştir. Çerçeve hikâye kısaca şöyledir: Semerkant Hükümdarı Şahzaman bir gün kardeşi Sâsânî Hükümdarı Şehriyâr’ı görmeye giderken unuttuğu bir şeyi almak üzere geri döndüğünde sarayda karısının ihanetine şahit olur ve onu derhal öldürür. Şehriyâr’ın yanındaki misafirliği sırasında kardeşinin ava gittiği bir gün yengesinin onu daha çirkin bir şekilde aldattığına şahit olur. İki kardeş deniz kenarında gezinirken omuzunda sandıkla bir ifritin denizden çıkması üzerine korkularından bir ağaca tırmanırlar. Ağacın altına gelen ifrit sandıktan bir kadın çıkardıktan sonra uyumaya başlar. İfritin karısı olan bu kadın iki kardeşi görür ve ifriti uyandırmak tehdidinde bulunarak onlarla cinsî ilişki kurarak ifrite ihanet eder. Bunun üzerine iki kardeş bütün kadınların sadakatsizliklerine kanaat getirir. Bu sebeple Sâsânî Hükümdarı Şehriyâr sarayına döner dönmez karısını öldürtür. O günden sonra da her gün bir genç kızla evlenir ve ertesi günü boynunu vurdurur. Üç yıl sonra şehirde evlenecek genç kız kalmaz. Padişaha kız bulmakla görevli olup güç durumda kalan vezirin de iki kızı vardır. Büyük kızı Şehrezâd kendini feda etmek pahasına da olsa kadınları bu belâdan kurtaracak bir plan hazırlayarak padişahla evlenmeyi kabul eder. Gerdeğe girmeden önce de kız kardeşi Dînârzâd (veya Dünyâzâd) ile görüşme izni alır. Dînârzâd, önceden kararlaştırıldığı üzere Şehrezâd’dan bir masal anlatmasını ister. Şehrezâd sabaha kadar devam eden masalı en heyecanlı yerinde keser. Padişah da masalın sonunu öğrenmek için idamı sonraya bırakır. Şehrezâd padişahı böylece 1001 gece oyalar. Sonunda hikâyelerin öğretici ve ibret verici etkisi kadar karısının zekâ ve becerikliliği karşısında duyduğu hayranlığın da tesiriyle padişah Şehrezâd’ı öldürmekten vazgeçer.

Külliyatta 264 masal bulunmaktadır. Külliyatın anlatım tekniği, çerçeve masalın içine giren diğer masalların uygun yerlerinde ikinci, üçüncü derecede çerçeveler meydana getirmeye de elverişlidir. Nitekim Şehrezâd’ın anlattığı masallardan herhangi birinin kahramanı bazan bir vesile bulup karşısındakine birbiri içinde devam edip giden masallar anlatır. Dilimizde de meşhur olmuş tâcir ve ifritler, hamal ve üç hanım, kambur, Alâeddin’in sihirli lambası, Ali Baba ile kırk harâmiler, gemici Sindbâd ve maceraları bunlardandır.

Binbir gece masallarının menşei, yazarı ve ne zaman yazıldığı öteden beri konu ile uğraşan âlimleri meşgul etmiş, fakat henüz kesin bir sonuca varılamamıştır. Masallardan bir kısmının Arapça’ya, Farsça “Hezâr Efsâne” (bin masal) adlı bir külliyattan geçtiği tahmin edilmektedir. Çerçeve masalın kahramanlarının adları gibi diğer masalların birçoğunda İran kültürüne ait ad ve özelliklerin bulunması da bunu göstermektedir. Ayrıca Mes‘ûdî’nin Mürûcü’z-zeheb adlı eserinde (II, 251), o tarihlerde Araplar arasında “bin gece” diye bilinen bir hikâye külliyatının bulunduğu ve bu külliyatın Araplar’a geçmiş birçok İran, Yunan, Hint eserleri gibi dışarıdan geldiği, Farsça aslının “Hezâr Efsâne” olduğu belirtilmiştir. İbnü’n-Nedîm de Muhammed b. Abdûs el-Cehşiyârî’nin (ö. 331 / 943) 1000 ünlü Arap, İran, Yunan vb. masalını toplamaya başladığını, ancak 480 masala ulaştığı bir sırada öldüğünü söyler. Meselenin bir başka yanı da masallardan bazılarının İran’a Hindistan’dan gelmiş olmasıdır. Zira çerçeveli masal tekniğine Hint edebiyatının en eski örneklerinde


bile rastlanır. Tıpkı Kelile ve Dimne’de olduğu gibi bir hadiseyi geciktirmek için zaman kazanmak maksadıyla hikâye anlatma usulü daha çok Hindistan’da görülür. Ayrıca çerçeve masalın esas teması olan kadınların sadakatsizliği fikri ve iki kardeşin seyahate çıkması motifi orijinal Hint masal külliyatında bulunmaktadır. Bütün bunlar masallardan bir kısmının yabancı menşeli olduğunu gösterse bile tamamının böyle olduğunu ispata yetmez. Külliyatın içine Arap kaynaklı birçok masal da girmiştir.

Bütün bu hususlar dikkate alınırsa bu büyük eseri dört ana gruba ayırmak mümkündür: 1. Hint kaynaklı masallar; 2. İran’dan gelen masallar; 3. Hârûnürreşîd (786-809) devrine ait Bağdat menşeli masallar. Hârûnürreşîd’in zamanında onun şahsiyeti etrafında geçen bu maceraların konuları realisttir. Bu masallarda üslûp ve tertip daha ustacadır. 4. Fâtımîler ve Memlükler devrinde Mısır’da külliyata ilâve edilen masallar. Bunlar akıl ve tabiat dışı unsurlar bakımından zengin konulardır. İfritler, tılsımlar, olağan üstü maceralarla dolu olan bu hikâyelerin tertip ve üslûbu daha acemicedir.

Masalların çeşitliliği, geçtiği yerlerin farklılığı (Hindistan, İran, Irak, Mısır, Türkiye), masalların tabii ve özentisiz bir üslûpla kaleme alınmış olması, konuşma dilinde kullanılan deyimler ihtiva etmesi ve ünlü Arap müelliflerinde görülmesi mümkün olmayan dil hataları taşıması gibi hususlar dikkate alınırsa bunların tek bir kalemden çıkmadığı anlaşılır. Masalların aslında yüzyıllar boyu ağızdan ağıza aktarılan halk masalları türünden olduğu, bunların değişik yer ve zamanlarda rastgele değişmelere uğradığı, Doğu milletlerinin eski - yeni folklorundan pek çok şeyler alarak gelişip bir bütün haline geldiği kabul edilmektedir. Bu bakımdan hikâyelerin bütünü ilginç bir mozaik görünümündedir. Bu yönüyle binbir gece masalları müslüman Doğu milletlerinin edebiyat, tarih, medeniyet tarihi, folklor ve sosyal yapılarının incelenmesi için büyük bir malzeme teşkil etmektedir.

Külliyatın bu adla tanınmasının sebebi, bunların binbir geceye taksim edilmiş birbirinin devamı olan masallardan oluşmasıdır. Ancak bazı hikâyeler birkaç sayfa sürerken bazılarının birkaç satırda bitmesi, “bin masal” veya “binbir gece” ifadelerinin önceleri çokluktan kinâye olarak kullanıldığını, daha sonra sözlük mânasına alınarak hikâyelerin bu sayılara tamamlandığını göstermektedir.

Son şeklini Mısır’da Memlükler devrinde aldığı kabul edilen hikâyelerin birçok değişik yazmaları vardır. Bunlar, henüz güvenilir bir ilmî neşirleri yapılmamakla beraber, 1814’ten günümüze kadar Hindistan, Mısır, Avrupa ve Beyrut’ta defalarca basılmış ve çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Bu neşirlerin içinde eksiksiz olanı, 1251’de (1835) iki cilt halinde Bulak’ta basılanıdır. Bu baskı daha sonra defalarca tekrar edilmiştir. Diğer baskılarında genellikle müstehcen görülen ifadelerin atıldığı, bazı masalların özetlendiği, gramer yanlışlarının düzeltildiği, bazı şiirlerin de alınmadığı görülmektedir. Binbir gece masallarının noksansız baskıları yanında külliyattan alınmış müstakil masallar halinde basılanları da vardır.

Binbir gece külliyatı Avrupa’da ilk defa Antoine Galland tarafından, kendisine Suriye’den gönderilen bir yazmadan Fransızca’ya çevrilmiştir (I-XII, Paris 1704-1717). Daha sonra Edward William Lane (I-III, London 1839-1841), John Payne (IIX, London 1882-1884) ve Sir Richard Burton (I-XVI, London 1885-1888) eseri İngilizce’ye tercüme etmişlerdir. Külliyat E. Littmann tarafından da Almanca’ya çevirilmiştir (I-VI, Leipzig 1921-1928). Binbir gece masallarının Türkçe’ye tercümesi Sultan Abdülmecid zamanında Ahmed Nazif Efendi tarafından yapılmıştır. Masalların müstehcen tarafları atılarak Terceme-i Elf Leyle ve Leyle adıyla dört ve altı cilt halinde tarihsiz olarak iki defa basılmıştır. Üslûbu pek ağır olan bu tercümeden sonra 1927-1928 yıllarında Resimli Ay neşriyatı arasında sade ve popüler üslûpta ve seçmeler halinde yayımlanmıştır. Eser ayrıca Hüseyin Başaran (Binbir Gece Masalları, Ankara 1957), Nihal Yalaza Taluy (Binbir Gece Masalları, İstanbul 1958), F. Namık Hansoy (Binbir Gece Masalları, İstanbul 1959), Selâmi Münir Yurdatap (Binbir Gece Masalları, I-II, İstanbul 1949-1954) ve Raif Karadağ (Binbir Gece Masalları, I-IV, İstanbul 1961) tarafından neşredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), II, 251; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 363-364; Abdurrahman Fehmî, Medresetü’l-Arab, İstanbul 1304, s. 132-134; Bustânî, DM, IV, 261-263; Serkîs, MuǾcem, II, 1992-1997; Cebbûr Abdünnûr, el-MuǾcemü’l-edebî, Beyrut 1979, s. 470-471; Hitti, İslâm Tarihi, II, 621-622; Ömer Ferrûh, Târîhu’l-edeb, III, 151; Şevki Dayf, Târîhu’l-edeb, VI, 488-489; C. Zeydân, Âdâb, I, 606, 609; Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ǾArabî ve târîhih, Beyrut 1985, II, 170-183; Hasan ez-Zeyyât, “Elfü Leyletin ve leyle”, MMİADm., XII / 3-4 (1932), s. 129-142; XII / 5-6, s. 282-291; a.mlf., “Elfü leyletin ve leyle”, DMİ, II, 541-554; Felix Tauer, “Binbir Gece Masallarının Az Tanınan ve Basılmamış Hikayeleri (trc. Ahmed Suphi Furat), ŞM, VI (1966), s. 1-10; TA, VI, 402-403; J. Oestrup – D. B. Macdonald, “Bin Bir Gece”, İA, II, 616-626; E. Littmann, “Alf layla wa layla”, EI² (İng.), I, 358-364; Ch. Pellat, “Alf layla wa layla”, EIr., I, 831-835.

Veli Ulutürk