BEVL

البول

Arapça’da idrarın karşılığı olup dinen pis maddelerden (necâset*) sayılmıştır. Hz. Peygamber müslümanların bevl hususunda hassas davranıp bunu elbise ve vücutlarına bulaştırmamalarını emretmiş, kabir azabının daha çok idrardan sakınmamaktan doğduğunu belirtmiştir (Buhârî, “Vudû”, 55, 56; Müslim, “Tahâret”, 111).

Küçük bir çocuğa da ait olsa insan idrarının necis olduğu ve temizlenmesi gerektiği noktasında fikir birliği içinde bulunan İslâm âlimleri, sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin idrarının nasıl temizleneceği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in de aralarında bulunduğu bazı âlimler bebeklerin idrarı ile kirlenen yaygı ve elbisenin kirlenen yere sadece su serpmek gibi basit usullerle temizlenebileceğini söylemişlerse de Hanefî ve Mâlikî bilginleri büyüklerin idrarında olduğu gibi bunların da ancak yıkanarak temizleneceği görüşünü benimsemişlerdir.

Hanefî ve Şâfiî fakihleri bütün hayvanların bevlini necis kabul ederken İmam Mâlik, Ebû Hanîfe’nin talebesi İmam Muhammed ve Ahmed b. Hanbel eti yenen hayvanların bevlinin temiz olduğunu söylemişlerdir. Ancak Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf sadece namaza engel olma konusunda eti yenen hayvanların bevlini necâset-i hafîfe saymışlardır.

Miktarı ne olursa olsun idrar abdestin bozulmasına sebep teşkil eder. Bir rahatsızlıktan dolayı idrarını tutamayanlar, bu halin kendilerinde sürekli olması durumunda özürlü sayılırlar ve abdest konusunda özel hükümlere tâbi olurlar (bk. ÖZÜR).

Hz. Peygamber, insan ve hayvan sağlığı için zararlı olabilecek yerlere, meselâ durgun suya (Buhârî, “Vudû”, 68; Müslim, “Tahâret”, 94-96), su kaynağına, yola, gölgeliklere (İbn Mâce, “Tahâret”, 21), hayvanların barınabileceği yuvalara (Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 16; Nesâî, “Tahâret”, 129) bevledilmesini yasaklamıştır. Bevledecek kişi bulunduğu yere göre üzerine idrar sıçramaması için gerekli tedbirleri almalı ve kıbleye karşı durmamaya da dikkat etmelidir (Müslim, “Tahâret”, 57; Tirmizî, “Tahâret”, 6). İmam Mâlik ve Şâfiî, kapalı yerlerde bevledilmesi halinde kıbleye dönmenin sakıncalı olmadığını söylemişlerdir. Bazı âlimler Hz. Peygamber’in uygulamasına dayanarak bir mazeret olmadıkça ayakta bevledilmesini hoş karşılamamışlardır. İmam Mâlik üzerine sıçratmamak şartıyla ayakta bevletmede bir mahzur bulunmadığını, ancak sıçratma söz konusu ise bunun mekruh olduğunu belirtmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Vudûǿ”, 11, 55, 56, 59, 60, 66, 68, “Cihâd”, 37; Müslim, “Tahâret”, 57, 59, 73, 94-96, 101, 111; İbn Mâce, “Tahâret”, 13, 14, 17, 21, 25, 26, 177, “Tıb”, 30; Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 4, 9, 11, 16, 36, 135, 136, “Hudûd”, 3; Tirmizî, “Tahâret”, 5-8, 51, 53, 55, 112, 154, “EŧǾime”, 38; Nesâî, “Tahâret”, 16, 18, 24, 26, 45, 129, 139, 188-190, “Cenâǿiz”, 116, “Tahrîmü’d-dem”, 7; Serahsî, el-Mebsût, I, 54-55; Kâsânî, BedâǿiǾ, I, 88; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, I, 70; İbn Kudâme, el-Mugnî (Herrâs), I, 39-41, 162-165; II, 86, 88, 89, 91, 92, 96, 97; a.mlf., el-Kâfî (nşr. Züheyr eş-Şâvîş), Beyrut 1402/1982, I, 8, 9, 50, 51, 86, 91; Nevevî, Şerhu Müslim, III, 154, 165, 166, 187, 195; İbn Kayyim el-Cevziyye, İǾlâmü’l-muvakkıǾîn, II, 61-62; Aynî, ǾUmdetü’l-karî, Kahire 1392/1972, III, 10; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 46; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, I, 61-62; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 210, 305, 318; Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbaǾa, I, 101-104.

Rahmi Yaran