BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHÂNESİ

İstanbul Beşiktaş’ta kurulan ve Çırağan Sahilsarayı’nın büyütülmesi sebebiyle sonradan yıktırılan Mevlevî tekkesi.

İstanbul’daki Mevlevî âsitânelerinden olan tekke, Vezîriâzam Damad Ohrili Hüseyin Paşa tarafından 1622’de halen Çırağan Sarayı’nın bulunduğu yerde kurulmuştur. Gelibolu Mevlevîhânesi’nin bânisi ve ilk postnişini Ağazâde (Yeniçeriağasızâde) Şeyh Mehmed Hakîkî Dede Efendi, kendi mensuplarından olan Hüseyin Paşa’nın ricası üzerine Beşiktaş Mevlevîhânesi’nin meşihatını da üstlenmiştir. Kaynaklarda belirtildiğine göre Ağazâde Mehmed Efendi her iki meşihatı


birlikte sürdürmüş, küçük bir yelkenliyle Gelibolu-İstanbul arasında gidip gelerek mukabele* günü olan çarşambaları bir hafta Gelibolu’da, bir hafta Beşiktaş’ta geçirmiştir. Bu yelkenlinin bir maketinin tekkenin son günlerine kadar semâhânenin tavanında asılı olduğu söylenmektedir. Ağazâde Şeyh Mehmed Efendi, II. Osman ile birlikte Hüseyin Paşa’nın da yeniçeriler tarafından öldürülmesinden (1622) bir müddet sonra Gelibolu’daki dergâhına dönmüş ve orada vefat etmiştir (1653). Daha sonra mevlevîhâneye sırasıyla Süleyman (ö. 1654), Hüseyin (ö. 1660), Nâcî Ahmed (1663’te şeyhlikten azledildi), Çengî Yûsuf (ö. 1669), Eyyûbî Mehmed Memiş (ö. 1723), Ahmed (ö. 1764), Mehmed Sâdık (ö. 1764), Tokadî Abdülahad (ö. 1766), Trablus şeyhi Ahmed (ö. 1771), Hattat Yûsuf Zühdî (ö. 1817), Trablusşamlı Mahmud (ö. 1819), Ermenekşeyhizâde Mehmed Kadrî (ö. 1851), Mehmed Said (ö. 1853), Hasan Nazif (ö. 1862) ve Hüseyin Fahreddin (ö. 1911) dede efendiler postnişin olmuşlardır.

III. Selim, kız kardeşi Beyhan Sultan’dan devraldığı Çırağan Sahilsarayı’nı tamir ettirip genişlettiği sırada 1804 yılında Beşiktaş Mevlevîhânesi’ni yeniden inşa ettirmiş, II. Mahmud aynı sarayı 1836-1838 arasında büyütmek istediğinde Hanım Kadın Mescidi ve Eğribozlu Hacı Ahmed Ağa Mektebi gibi diğer bazı hayır eserleriyle beraber mevlevîhâneyi de yıktırarak arsasını saray arazisine katmıştır. Bu arada mevlevîhânenin bitişikteki Musâhib Abdi Bey Yalısı’na nakledildiği ve sultanın saraya eklenen bölümde kalan Mevlevî kabirlerinde her gece kandil yaktırdığı bilinmektedir. Sultan Abdülaziz, ağabeyi Sultan Abdülmecid’in 1276’da (1859-60) yıktırdığı Çırağan Sahilsarayı’nın yerine eskisinden daha büyük ve iddialı olan bugünkü sarayını yaptırırken 1284’te (1867-68) mevlevîhâne olarak kullanılan yalıyı da yıktırınca Beşiktaş Mevlevîhânesi ikinci defa zarar görmüştür. Bu defa mevlevîhâne önce geçici olarak Fındıklı’daki Karacehennem İbrâhim Paşa Konağı’na, 1870’te de Maçka sırtlarında inşa ettirilen yeni binaya taşınmıştır. Beşiktaş Mevlevîhânesi’nin devamı niteliğindeki Maçka Mevlevîhânesi de ancak dört yıl ayakta kalabilmiş ve 1874’te halen İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi olarak kullanılan kışlaya yer açmak için ortadan kaldırılmıştır. O tarihteki postnişin Hüseyin Fahreddin Dede Efendi, ailesi ve dedegânı ile beraber Eyüp Bahariye’de, bahçelerinde aynı yıl Bahariye Mevlevîhânesi’nin yapımına başlanan Hatab Emini Mustafa ve Hüseyin efendilerin yalılarına taşınmıştır. Bu arada Hasan Nazif Dede’nin naaşı önce Beşiktaş’tan Maçka’ya, sonra Maçka’dan Bahariye’ye, Mehmed Said Dede’ninki ise Beşiktaş’tan Bahariye’ye nakledilmiş, diğer kabirler Çırağan Sarayı’nın bodrumunda kalmıştır. 1987 yılında otel olarak kullanılmak üzere restorasyonuna başlanan sarayın bodrumunda bulunan kabir ve mezar taşları Galata Mevlevîhânesi hazîresine nakledilerek koruma altına alınmıştır. Kuruluşundan itibaren zengin bir tasavvuf ve kültür ortamına sahip bulunan Beşiktaş Mevlevîhânesi IV. Mehmed, Mevlevî muhibbi III. Selim ve II. Mahmud başta olmak üzere hükümdarların ilgi ve yardımlarını görmüş, devlet ricâlinin, sanat erbabının uğrak yeri olmuş, bu ocaktan birçok mûsikişinas ve şair yetişmiştir.

Beşiktaş Mevlevîhânesi’nin yerleşim düzeni ve mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Evliya Çelebi fevkanî konumdaki semâhânenin deniz kıyısında, dedegân hücrelerinin batı (kara) tarafında yer aldığını kaydeder; semâhânenin ceviz kaplamalarını ve nakışlı kubbesini över. Hadîkatü’l-cevâmi‘, müellifi Ayvansarâyî mevlevîhânenin başlangıçta bir mescid-semâhâneden ibaret olduğunu, mutfağı dahi bulunmadığını, sonradan genişletildiğini nakleder (bk. bibl.). Böylece söz konusu kuruluşun önceleri mütevazi bir zâviye niteliğinde olduğu, zamanla tam teşekküllü bir âsitâne niteliğine kavuştuğu anlaşılmaktadır. Musâhib Abdi Bey Yalısı’nın tâdil edilmesi sonucunda ortaya çıkmış olan bina ise elimizdeki rölöveye bakılırsa kare planlı ahşap bir semâhâneye sahipti. Doğu yönünde ortada giriş, yanlarda ikişer pencere yer alıyordu. Söz konusu açıklıklar yuvarlak yalancı kemerlerle donatılmıştı. Sağır olan güney duvarında eksenden kaydırılmış mihrap, güneybatı köşesinde kısmen mutrıba ayrılmış olan fevkanî mahfile çıkan merdiven, batı duvarında türbeye bakan bir niyaz penceresi ile tâli bir kapı, kuzeybatı köşesinde de şerbethâne olması muhtemel yamuk planlı ufak bir mekân seçilmektedir. Kuzey yönünde semâhânenin selâmlık ve harem bölümlerine bitişik olduğu tahmin edilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatname, I, 450; Âsitâne Tekkeleri, s. 13; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, II, 104-109; Osmanlı Müellifleri, II, 7; Mehmed Ziyâ, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1336, II, 242; Ergun, Antoloji, I, 36-38; II, 399, 405-406, 498-500, 507-511; Mualla Yaman, Çırağan Sarayı Tarihi (lisans tezi, 1946), İÜ Ed.Fak., Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 337; Tahsin Öz, İstanbul Camileri, Ankara 1965, II, 12; A. Süheyl Ünver, “Beşiktaş-Çırağan Mevlevihanesi Hakkında”, Mevlânâ ve Yaşama Sevinci, Konya 1978, s. 165-171; a.mlf., “Beşiktaş Mevlevîhanesi” (Süleymaniye Kütüphanesi’ne devredilen özel evrakı içinde); M. Orhan Bayrak, İstanbul’da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İstanbul 1979, s. 47; Zâkir Şükrü, Mecmûa-i Tekâyâ (Tayşi), s. 71-72; Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1983, s. 339; Erdem Yücel, “İstanbul Mevlevihâneleri”, Hayat Tarih Mecmuası, XI/58, İstanbul 1969, s. 28-33; a.mlf., “Yok Olan İstanbul Mevlevihâneleri”, TTOK Belleteni, LX/339 (1977), s. 2, 7; a.mlf., “Beşiktaş (Bahariye) Mevlevihânesi”, STY, XII (1982), s. 161-168; Muzaffer Erdoğan, “Mevlevi Kuruluşları Arasında İstanbul Mevlevihâneleri”, GDAAD, sy. 4-5 (1976), s. 15-46; M. Sertoğlu, “Dolmabahçe’den Beşiktaş’a”, Hayat Tarih Mecmuası, sy. 9, İstanbul 1977, s. 66-77; Pars Tuğlacı, “Çırağan Mevlevihanesi”, Tarih ve Toplum, XIII/73 (1990), s. 44-45; “Bahariye (Beşiktaş-Maçka) Mevlevihânesi”, İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, İstanbul 1983, II, 975-981.

M. Baha Tanman