BEKİR b. VÂİL (Benî Bekir b. Vâil)

بنو بكر بن وائل

Adnânîler’e mensup büyük bir Arap kabilesi.

Kabilenin atası olan Bekir b. Vâil’in nesebi Adnân’a kadar uzanmaktadır. Kabilenin önemli kolları Benî İcl, Benî Hanîfe, Benî Şeybân, Benî Teymullah, Benî Kays ve Benî Zühl olup bunlar Bekir b. Vâil’in üç oğlu Ali, Yeşkür ve Beden’in neslinden meydana gelmişlerdir. Kabilenin yerleştiği bölgelere Diyârü Bekr dendiği ve yerleşim alanları bugünkü Diyarbakır’a (Diyarbekir) kadar uzandığı için şehir adını bu kabileden almıştır. Ancak Arap tarihçileri ve coğrafyacıları Diyâr Bekr adını Bekir kabilesi mensuplarının yaşadıkları her bölge için kullanmışlardır. Başlangıçta Yemen Tihâmesi, Yemâme ve Bahreyn’de oturan kabile daha sonra Hz. Ömer devrinde el-Cezîre bölgesinin bir kısmına yerleşerek buraya da Diyâr Bekr adını vermiştir.

Tarih itibariyle Bekir b. Vâil kabilesine ilk defa IV. yüzyılda rastlanmaktadır. Savaşçı karakteriyle tanınan kabile dış devletlerle, komşu kabilelerle, bazan da içte kardeş toplulukları ile çatışmalara girmiş ve neticede önemli hâkimiyetler sağlamış, bazan da yenilerek istilâya uğramıştır. Temîm ve Abdülkays kabileleriyle birleşerek İran topraklarına akınlar yapan Bekrîler, yaklaşık 330’da II. Şâpûr’un bu akınlara karşılık vermesi üzerine ağır zayiat vererek savaşı kaybetmişlerdir. V. yüzyılda Yemen hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmışlar, bu asrın ortalarına doğru ise Kinde reislerinden Hücr b. Âkıl’in aracılığı ile Orta Arabistan kabileleri ve özellikle Tağlibliler’le anlaşma yapmışlardır. Ancak bu anlaşma uzun sürmediği gibi Bekir ile Tağlib arasında aralıklarla kırk yıl süren kanlı Besûs Savaşı meydana gelmiştir. Bu savaşlar yüzünden birbirlerini kıran ve tamamen yok olmaktan korkan Bekir ve Tağlib kabileleri bir ara Kinde kabilesinin idaresine girmeyi kabullenmişler ve bu dönemde güçlenerek Kinde ile birlikte Hîre bölgesini ele geçirmişlerdir. Sâsânî Hükümdarı Enûşirvân (I. Hüsrev, 531-579) zamanında Hîre Kralı III. Münzir harekete geçerek Kinde ve müttefiklerini kesin bir yenilgiye uğratmış ve bölgede yeniden hâkimiyet sağlamıştır. İşte bu sıralarda Bekir ile Tağlib arasındaki düşmanlık yeniden ortaya çıkmış ve Besûs Savaşı uzun bir aradan sonra tekrar başlamıştır. Bu savaşlarda hezimete uğrayan Bekrîler III. Münzir’e başvurarak aralarında barış yapmasını istemişler ve onun müdahalesiyle Besûs Savaşı son bulmuştur (yaklaşık 525). Bundan sonra uzun bir süre Bekir b. Vâil kabilesi, Hîre Krallığı’nı elinde bulunduran Lahmîler’in hâkimiyetinde yaşamış ve onlara sadık kalmıştır. Bu sebeple son Lahmî hükümdarı Nu‘mân, Hüsrev Pervîz tarafından öldürülmeden önce hazinesini ve silâhlarını bu kabilenin Şeybân koluna bırakmıştır. Hüsrev Pervîz’in Hîre Krallığı’na tayin ettiği Taylı İyâs hazineleri geri isteyince Bekrîler bu teklifi reddetmişlerdir. Bunun üzerine Hüsrev Pervîz’in sevkettiği ordularla Bekir b. Vâil kabilesi arasında Arap tarihinin en önemli olaylarından biri cereyan etmiştir. Zû-Kar mevkiinde mevzilenen Bekir birliklerinin güçlü İran kuvvetlerini büyük bir hezimete uğrattıkları bu savaş için 604-624 yılları arasında değişik tarihler verilir.

Câhiliye döneminde büyük çoğunluğu ile putlara tapan Bekrîler’in en önemli putları Zü’l-Kâ‘beyn (Zü’l-Kaabât), Üvâl ve el-Muharrak adlarını taşıyordu. İçlerinde Hıristiyanlığı kabul etmiş olanları da vardı. Kabilenin İslâmiyet’le teması hicretin 6. yılından sonra olmuştur. Hz. Peygamber’e her taraftan heyetlerin geldiği 9. (630) yılda Bekir kabilesinin bazı mensupları Medine’ye bir heyet göndererek İslâmiyet’i kabul etmiştir.

Hz. Peygamber’in vefatı üzerine kabile mensuplarının bir kısmı ridde* olaylarına karışarak Bahreyn’in büyük bir kısmını ele geçirmiş, ancak Hz. Ebû Bekir’in Alâ b. Hadramî kumandasında gönderdiği ordu İslâmiyet’e bağlı kalan Bekrîler ve Temîmliler’le birleşerek mürtedlerin üzerine yürümüş ve onları tekrar dine döndürmüşlerdir. Bekrîler İslâm fetihlerinde, bilhassa İran’ın fethinde önemli rol oynamışlardır. Nitekim İran’a karşı yapılan ilk büyük seferin kumandanı Müsennâ b. Hârise eş-Şeybânî bu kabiledendir. Cemel Vak‘ası’nda ikiye bölünen Bekrîler’in bir kısmı halifenin, diğerleri Hz. Âişe’nin safında birbirleriyle çarpışmışlardır. Sıffîn’de de öyle olmuş, bir kısmı Hz. Ali’nin emrinde Muâviye’ye karşı savaşmıştır (37/657).

Abdullah b. Hâzim, Emevî idaresine karşı harekete geçerek Merv’e hâkim olduğu zaman (65/684) buradaki


Bekrîler şehri terkederek kendi mensuplarından birinin vali bulunduğu Herat’a gittiler. Abdullah b. Hâzim bu defa Herat üzerine yürüyerek onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Bekrîler aynı yıl Abdullah b. Zübeyr’in valisi Mühelleb b. Ebû Sufre’nin maiyetinde Hâricîler’e, 67 (686) yılında ise Mus‘ab b. Zübeyr’in emrinde Muhtâr es-Sekafî’ye karşı savaştılar. Meşhur Emevî Valisi Haccâc’a karşı da İbnü’l-Eş‘as ile birlikte hareket ettiler. Horasan Valisi Kuteybe b. Müslim isyan edince (96/715) halifenin safında yer aldılar. Irak Valisi Yezîd b. Mühelleb’in Basra’da başlattığı isyanda da (101/720) yine halifeyi desteklediler fakat yenilgiye uğradılar.

Abbâsîler devrinde Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr’a karşı başlatılan isyanlara katılan Bekrîler Ebû Müslim tarafından mağlûp edilerek itaat altına alındılar. Daha sonra ise önemli bir hadiseye karışmadan varlıklarını devam ettirdiler.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre, I, 88; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 281, 315; V, 17; İbn Hazm, Cemhere, II, 217, 302, 307, 309, 483; İbn Haldûn, el-Ǿİber, II, 301-303; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 169, 395; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 494; Kehhâle, MuǾcemü ķabâǿili’l-ǾArab, Beyrut 1402/1982, I, 93-99; Fred McGraw Donner, “The Bakr b. Wā’il Tribes and Politics in Northeastern Arabia on the Eve of Islam”, St.I, LI (1980), s. 5-37; Remziye Muhammed el-Atrakcî, “Ķabîletü Bekr b. Vâǿil ve ĥurûbühâ fi’l-İslâm”, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, XXIV, Bağdad 1984, s. 199-241; J. Schleifer, “Bekir”, İA, II, 454-458; W. Caskel, “Bakr b. Wāǿil”, EI² (Fr.), I, 992-994.

Ahmet Önkal