BAYGINLIK

Ehliyet ârızalarından biri.

İslâm hukukunda baygınlık anlamında kullanılan iğmâ kelimesinin kökünde “örtmek, perdelemek” mânası vardır. Baygınlık da bir bakıma aklı örten


bir hal olduğundan bu kelime ile ifade edilmiştir. Baygın kimseye muğmâ aleyh denir. Akıl gücünü geçici olarak perdeleyip zihnî faaliyeti engelleyen bu fizyolojik hal koma şeklinde uzunca bir zaman da sürebilir. Bu müddet içinde kişinin ibadet mükellefiyeti, ayrıca şuursuz ve iradesiz de olsa sebep olabileceği ve hukukî sonuçlar doğuran fiillerinin hükmü ve yarı baygın halde iken yapabileceği sözlü tasarrufların geçerli olup olmayacağı noktaları açısından baygınlık hali fakihlerin ilgi alanına girmiştir.

Baygınlık İslâm hukukunda hukukî işlem yapma (edâ*) ehliyetini ortadan kaldıran bir ârıza olarak kabul edilmiştir. Buna göre baygın kimsenin ağzından çıkacak bazı kelimelerle alım satım, hibe, vasiyet gibi hukukî sonuçlar doğuracak sözlü tasarruflarda bulunması geçerli değildir. Buna karşılık baygınlık sırasında değerli bir şeye çarpıp onun kırılmasına, bir çocuk üzerine düşüp yaralanmasına veya ölmesine sebebiyet vermesi gibi mala ve cana yönelik olmak üzere meydana getirebileceği zararları karşılamakla yükümlü kabul edilmiştir. Baygın kimsenin kasıtsız olarak sebebiyet verdiği bu tür fiillerde İslâm hukukçuları zarara uğrayan tarafın hakkını ön planda tutmuş ve yanlışlıkla adam öldürmede (hataen katil) olduğu gibi zarara sebebiyet veren kişinin bu zararın telâfisine katılmasının adalete daha uygun düşeceğini kabul etmişlerdir. Bu durumlarda baygın kişi, mala verdiği zararı tazmin etmek, öldürme ve yaralama karşılığında da diyet, erş veya hükûmet-i adl olarak adlandırılan maddî bir bedel ödemek zorundadır. Bu tür fiilî tasarruflar kişinin edâ ehliyetine değil vücûb* ehliyetine dayanmaktadır, baygın kişide ise vücûb ehliyeti tamdır.

Baygın kimsenin ibadet mükellefiyetine gelince, fıkıh âlimleri baygınlık sebebiyle tutulamayan orucun kazâ edilmesinin gerektiği görüşünü ittifakla benimsemişlerdir. Hanefîler’e göre baygınlığın beş vakitten fazla sürmesi namaz borcunu düşürür. Mâlikî ve Şâfiî âlimleri de beş vakitten fazla sürmesi şartını aramaksızın namaz borcunun düştüğü görüşündedirler. Hanbelîler ise baygınlık halinde geçen namazların kazâ edilmesinin gerektiğini kabul ederler. Baygınlığın uyku, sarhoşluk ve akıl hastalığında olduğu gibi abdesti bozacağı hususunda âlimler arasında görüş birliği mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

Pezdevî, Kenzü’l-usûl, IV, 248, 279-281; Teftâzânî, et-Telvîh, Beyrut, ts. (Dârü’l-Kütübi’l-ilmiyye), II, 169-170; İbn Emirü’l-Hâc, et-Takrîr, II, 179-180; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, I, 285-286; M. Ebû Zehre, Usûlü’l-fıkh, Kahire 1377/1958, s. 271; Muhammed el-Hudarî, Usûlü’l-fıkh, Kahire 1969, s. 96; Abdülkerîm Zeydan, el-Medhal, Bağdad 1402/1982, s. 319; Bilmen, Kamus, I, 231; Zühaylî, el-Fıkhü’l-İslâmî, I, 270, 391; II, 132-133; IV, 128; “İġmâǿ”, Mv.F, V, 267-272.

Halit Ünal