BAŞKIRT

Orta Asya Türk kavimlerinden.

Ural dağlarının kuzey ve doğu kısımları ile İdil (Volga) havzasının kuzey kesimini teşkil eden bozkırlarda yaşarlar. Yaşadıkları bölgeye Başkırdistan denir. Buranın başşehri Ufa’dır.

Başkırt (Başkurt) Türkleri’ne mensup olan A. Zeki Velidi Togan’a göre Başkırt kelimesi Beş Ogur’dan gelmektedir. Başkırtlar’ın aslı Türkistan’ı terkederek kuzeye yönelen ve sonra batıya geçen Kıpçak Türkleri’ne dayanmaktadır. Hatta bir kaynağa göre bunlardan bir grup Macaristan’a kadar gitmiştir.

X. yüzyıldan itibaren Başkırtlar’ın faaliyetleri hakkında daha geniş bilgiye rastlanmaktadır. Oğuzlar’ın X. yüzyılda batıya doğru harekete geçmelerinden sonra bölgenin nüfusça tenhalaşmasından istifade eden Başkırtlar Hîve’ye (Hârizm) kadar indiler. Fakat aralarında sık sık meydana gelen kavgalar yüzünden Karakalpak hanlarının idaresini kabul etmek zorunda kaldılar. Devrin kaynaklarında Başkırtlar’ın XI. yüzyıla kadar şaman oldukları, fakat Moğol hâkimiyetinden önce İslâmiyet’i kabul ettikleri belirtilmektedir. Cengiz ve oğulları zamanında ise Moğol ordularının süvari kuvvetlerini teşkil etmişlerdir. Daha sonra


Altın Orda Devleti idaresinde kalabalık bir topluluk halinde varlıklarını sürdürdüler. Bu devletin parçalanması (1481) üzerine Ak İdil ve Kama nehirlerinin doğusunda yaşayanları Şıbanoğulları idaresi altına girdiler. Güneyde ve güneybatıda yaşayanları ise Nogay Mirzaları tarafından idare edildiler. Çok geçmeden Şıban (Tura) hanları bütün Başkırtlar’ı kendi idareleri altına aldılar. İşte bu yıllardan başlayarak Kazan Türkleri’yle bir nevi ittifak kuran Başkırtlar onlarla birlikte Ruslar’a karşı mücadele etmeye başladılar. Fakat Kazan Türkleri’yle birlikte hareket etmeleri, 1552’de Kazan’ı, 1556’da Astarhan’ı işgal eden Ruslar’ın Başkırtlar üzerine yürümelerine yol açtı. Başkırt ülkesini idare eden Urus Mirza Rus ilerleyişine engel olamadı. Ruslar Yayık (Yayıtsk), Samara, Birsk ve Ufa gibi yerleşim merkezlerini işgal ve tahkim ettiler. Ruslar’ın bu istilâ hareketlerine karşı Başkırt Türkleri ülkelerini büyük bir fedakârlıkla savundularsa da üstün silâh gücü karşısında yenilgiye uğradılar (1649). Ruslar Kazan Türkleri’ne yaptıkları gibi ülkelerini müdafaa eden Başkırt halkını da ağır bir şekilde cezalandırdılar. Bu ağır zulme dayanamayan Başkırt Türkleri bir müddet sonra büyük kitleler halinde isyan ettiler. En şiddetli isyanlar 1661 ve 1765 yıllarında oldu. Başkırtlar yetersiz silâh gücüne rağmen mücadelelerini azimle sürdürdüler. Onların bu şiddetli mücadelesi, Rus tarihçisi Dobrovin’in onları, “Şarkta Rus hâkimiyetine karşı amansızca mücadele eden düşman kavim” olarak tasvir etmesine yol açtı. Ancak bütün bu mücadelelerinin sonunda yine de mağlûp olmaktan kurtulamadılar.

Rus istilâsı ve zulmü karşısında İstanbul’a elçiler ve mektuplar göndererek ülkelerinin düşman istilâsından kurtarılmasını istediler. Fakat Osmanlılar’dan cevap alamamaları üzerine liderleri Murad Han maceralı bir yolculuktan sonra 1708 yılında İstanbul’a gitti ve ülkesinin kurtarılması için resmen yardım talebinde bulundu. Onun bu isteğine karşı Osmanlı hükümeti, padişahın ve Kırım Hanlığı’nın Ruslar’la barış yapmış olduğunu, fakat kendi başlarına Ruslar’la savaşmak isterlerse gayri resmî olarak yardımda bulunabileceğini bildirdi. Tatminkâr bir netice elde edemeyen Murad Han memleketine dönmek mecburiyetinde kaldı ve kısa bir süre sonra da Ruslar’la yaptığı son mücadelede şehid oldu.

Rus idaresi devri Başkırtlar için acılarla dolu bir dönemdir. Buna rağmen yılmadan çalışan Başkırtlar, işgal edilen diğer Türk illerinde olduğu gibi kendilerini yenileşme hareketlerine vererek millî şuurlarını muhafaza etmeyi başardılar. 1917 Bolşevik İhtilâli ile ortaya çıkan fırsatı değerlendirmek isteyen Başkırt Türkleri, A. Zeki Velidi Togan (o zamanlar Velidof) önderliğinde, o günlerde düzenlenen Rusya Müslümanları Kongresi’ne katılarak ihtilâlin vaad ettiği, halkların eşitliği ilkesi çerçevesinde haklarını korumaya çalıştılar. Önce Kazan Türkleri’yle İdil-Ural Tatar Devleti’ni kurmak için uğraşan Başkırtlar, anlaşma sağlanamayınca aynı işi Kazak Türkleri’yle yapmak istediler. Fakat Kazaklar’la da anlaşma olmayınca 1919’da yine A. Zeki Velidi başkanlığında Başkırt Otonom Cumhuriyeti’ni kurdular. Fakat bir müddet sonra bu küçük Başkırt Cumhuriyeti Kızılordu tarafından ortadan kaldırıldı. Bugün petrol kuyularıyla ünlü Başkırtlar ülkesi (Başkırt-Tatar ASSR), otonom bir statüde Sovyetler Birliği kontrolünde bulunmaktadır. Başkırtlar özellikle çiftçilik ve hayvancılıkla meşgul olup ormanlık kesimlerde avcılık, arıcılık yapmakta ve kereste sanayii ile uğraşmaktadırlar. Büyük bir kısmı ise maden ve petrol endüstrisinde çalışmaktadır. 1979 sayımına göre ülkedeki toplam 3.844.280 olan nüfusun 935.880’ini Başkırtlar, 940.446’sını Tatarlar, geri kalanlarını Ruslar ve Ukraynalılar teşkil eder.

BİBLİYOGRAFYA:

Materialy po istorii Başkirskoy, A.S.S.R., Moskov 1936, I-III; Zeki Velidî Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1942-47, bk. İndeks; a.mlf., Hatıralar, İstanbul 1969 tür.yer.; a.mlf., “Başkırt”, İA, II, 328-332; a.mlf., “Bashdjirt”, EI² (İng.), I, 1075-1077; S. A. Zenkovsky, Pan-Turkism and Islam in Russia, Cambridge Mass 1960, tür.yer.; A. S. Donnely, The Russian Conquest of Bashkiria 1552-1740, London 1968; Mehmet Saray, Türkistan Türkleri, İstanbul 1984, bk. İndeks; a.mlf., “Rusya’nın Asya’da Yayılması”, TED, sy. 10-11 (1981), s. 279-302; J. G. Tewari, Muslims Under the Czars and the Soviets, Lucknow 1984, s. 38-39, 107-109; A. Bennigsen - S. E. Wimbush, Muslims of the Soviet Empire, London 1985, tür.yer.; Shirin Akiner, Islamic Peoples of the Soviet Union, London 1986, s. 77-85; “Les Causes politiques de l’Islamisation en Russie”, RMM, LVI (1929), s. 7, 38-42.

Mehmet Saray