BANALUKA

Yugoslavya’da bir şehir.

Bosna-Hersek Federe Cumhuriyeti’nin kuzeyinde, Sava nehrinin kolu olan Vrbas’ın (Vırbas) iki kıyısında yer alır; denizden 156 m. yüksekliktedir. Osmanlı kaynaklarında Banaluka (بنالوقه) imlâsı ile


yazılan Banja Luka (Banyaluka) isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi kelimeyi Sırpça-Hırvatça banya “ılıca, hamam, banyo”+uluko “şehir” şeklinde açıklamaktadır. Şehrin yakınında bir ılıca bulunması sebebiyle banyanın buradan geldiği doğrulanmakta ise de lukanın “şehir” değil “çayır” anlamında olduğu belirtilmektedir. Bundan başka buraya “Aziz Luka hamamları” dendiği, ayrıca banın “vali, idareci” anlamını taşımasına dayanılarak kelimenin “banların çayırı” mânasına geldiği de ileri sürülmektedir. Şehrin ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmamakta, ancak hemen yakınındaki harabelerin Roma dönemine ait olduğu görülmektedir. Banaluka ismine tarihî vesikalarda ilk defa, Bosna Krallığı’nın 1463’te yıkılışı ve hemen ardından Macarlar’ın Yayça bölgesini ele geçirişi dolayısıyla rastlanmaktadır. Muhtemelen bu sırada yeniden teşekkül eden şehir Yayça banlığının yeni bir kalesi olarak ortaya çıkmış ve zaman zaman Osmanlı akınlarına mâruz kalmıştır. Nihayet Mohaç Zaferi’nden sonra Yayça bölgesinin alınışının hemen peşinden 1527-1528 kışında ele geçirilmiştir. Şehir küçük bir kale, dış yerleşme yeri (varoş) ve kaplıcadan ibaret iken özellikle XVI. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Osmanlı hâkimiyeti devrinde süratli bir gelişme göstermiş ve aşağıya doğru yayılmıştır.

Fetihten sonra Brod nahiyesine bağlanan ve tamamıyla askerî maksatlarla kullanılan Banaluka’da bu sıralarda sadece kale muhafızları bulunuyordu. Bunların sayıları önceleri yirmi yedi iken (BA, TD, nr. 411, s. 72) 1540’a doğru kırk bire ulaşmış (BA, TD, nr. 201, s. 237) ve kalenin varoşlarında da önceleri 100 kişi yaşarken bu sayı 1540’ta 200’e çıkmıştır. 1540’tan sonra ise kale tam bir Türkmüslüman iskânına sahne oldu ve mahalleler teşekkül etmeye başladı. Nitekim bu sıralarda kalede Câmi-i Cedîd adlı bir mahalle kuruldu. Burada tamamı müslümanlardan oluşan ve birçoğu ticaret ve zenaatle uğraşan yaklaşık 300 kişi yaşıyordu (BA, TD, nr. 1013, s. 113; nr. 1072, s. 108). Bunların arasında on yedi terzi, sekiz pabuççu ve çarıkçı, bir kasap, yedi tâcir yer alıyor, ayrıca imam, hatip, müezzin ve dervişler de bulunuyordu. Bu müslüman ahali, kalenin sınıra yakın olması (dârülharp) sebebiyle her türlü vergiden muaftı. Kale altındaki muhafızların timar*ına ayrılan ziraata uygun topraklar ise varoş halkı tarafından ekiliyordu. Şehrin asıl büyük gelişmesi XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başladı ve özellikle Bosna Sancak Beyi Sofu Mehmed Paşa’nın burada bir cami inşa ettirmesi gelişmeyi daha da hızlandırdı. Kanûnî Sultan Süleyman devrinin sonlarına doğru yapılan bir tahrir*e göre Yukarı Şehir (Gornji Şeher) adı verilen kısımda dokuz mahalle teşekkül etmişti ve burada tamamı Türk-müslüman olmak üzere 1200 civarında nüfus bulunuyordu; varoşlarda ise 165 müslüman, 200 gayri müslim yaşıyordu (BA, TD, nr. 435, s. 401; nr. 1071, s. 400). Ayrıca bu yıllarda söz konusu kısımda Sofu Mehmed Paşa Camii’nden başka Kanûnî adına yapılan Hünkâr Camii ve Süleyman Mescidi yer alıyordu. Aşağı Şehir’in (Donji Şeher) gelişmesi de yine XVI. yüzyılın ikinci yarısında başladı ve bu gelişmede önce Bosna sancak beyi, sonra da ilk Bosna beylerbeyi olan Ferhad Paşa tarafından bir cami ve külliye yaptırılması (1579) önemli bir rol oynadı. Ayrıca bu kısımda III. Mehmed zamanında ikinci bir kale daha inşa edildi.

İdarî bakımdan 1540’ta Bosna sancağına bağlı müstakil bir nahiye olarak görünen Banaluka on altı köy, dokuz mezraa, iki çiftlik, bir yayla, iki panayır yeri ve bir kaleden oluşuyordu. Sınırda önemli bir askerî merkez ve ileri karakol durumunda olan şehir bu özelliği sebebiyle 1552’den itibaren Bosna sancak beylerinin ikametine tahsis edildi. Sokullu ailesine mensup olan Ferhad Bey (Paşa) sancak beyi olarak burada oturdu. Bu sırada yanında tarihçi Gelibolulu Âlî Mustafa Efendi de bulunuyordu. Âlî 1574-1575 yıllarında bu şehirde Zübdetü’t-tevârîh adlı eserini kaleme almıştı. Ferhad Paşa’nın 1580’de ilk Bosna beylerbeyi olarak burada oturması, şehrin Bosna eyaletinin merkezi haline gelmesine yol açtı ve bu durum 1639’da eyalet merkezinin Saraybosna’ya taşınmasına kadar devam etti. Banaluka özellikle bu devrede her yönden gelişmesini sürdürdü. 1661’de buraya gelen Evliya Çelebi şehirde iki kale, kırk beş mahalle, kırk beş cami ve mescid, birçok medrese, hamamlar, 300 dükkân, 100 dükkânlı bir bedesten ve 3700 hâne (tahminen 1015.000 kişi) bulunduğunu, verimli topraklarından bol miktarda mahsul alındığını, demirciliğin gelişmiş olduğunu ve külünk, balta, saban demiri gibi aletlerin yapıldığını belirtir. Evliya Çelebi ayrıca şehir yakınlarındaki demir madenlerinin işletilerek top güllesi döküldüğünü ve harp levazımatı imal edildiğini kaydetmektedir. Banaluka 4 Eylül 1699’da Avusturyalılar tarafından işgal olunmuş ve bir süre sonra çekilmeleri sırasında bazı kısımları yakılarak tahrip edilmiştir. 1732’de 7000 kişinin ölümüne yol açan veba salgınından sonra 1737’de Avusturyalılar’ın yeni bir saldırısına uğramışsa da Hekimoğlu Ali Paşa tarafından aynı yılın 4 Ağustos’unda kurtarılmıştır. Novili Kadı Ömer Efendi’nin Târîh-i Bosna der Zamân-ı Hekimzâde Ali Paşa adlı


eserine konu teşkil eden bu mücadeleler sırasında da tahribata mâruz kalan şehir, bundan sonra eskisi kadar olmamakla birlikte yine gelişmesini sürdürmüştür. 1850’lerde otuz yedi mahallesi, 1126 vergi hânesi, yani yaklaşık 6000-6500 civarında nüfusu bulunuyordu. Otuz yedi mahallenin birkaçı müstesna diğerleri Gazanferiye, Kul, Meydan, Irmak, Sâlihiye, Hacı Zülfikar, Câfer Ağa, Hünkâriye, Tütüncü, Minare, Mehdi Bey, Simitçi, Paşaoğlu, Ferhâdiye, Sofu Mehmed Paşa, Osman Şah, Kalenderiye, Hacı Firuz gibi Türk-müslüman adları taşımaktaydı.

Banaluka XIX. yüzyılda Bosna’nın altı sancağından birinin merkezi oldu; sancak Banaluka, Gradişka, Teşanj ve Dervente kazalarından meydana geliyordu. 1874’te demiryolunun buradan geçmesi, ticarî ve ekonomik imkânları daha da arttırdı. Şehir 31 Temmuz 1878’de Avusturyalılar tarafından müslümanların iki hafta süren direnişine rağmen işgal edildi ve 1918’e kadar Avusturya idaresinde kaldı; bu tarihten sonra yeni kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın (Yugoslavya) bir parçasını oluşturdu. 1929’da yeni idarî teşkilâta göre Yugoslavya dokuz idarî birime ayrılınca Banaluka, Vrbas banlığının merkezi haline geldi. 1931’de 21.177 olan nüfusunun 1/3’ünü, Sırpça ve Hırvatça konuşmakla birlikte nüfus sayımları sırasında kendilerini Sırp veya Hırvat olarak göstermeyen müslümanlar teşkil etmekteydi. Şehirde bu sırada yirmi yedi cami, üç eski medresenin birleşmesinden meydana gelen büyük bir medrese, müftülük, bir şer‘iyye mahkemesi ve mahallî evkaf meclisi bulunuyordu. 1969’daki büyük deprem eski şehrin yıkılmasına yol açmakla beraber yine de bugün şehirde birçok İslâmî eser yer almaktadır. Bunlar arasında, Ferhad Paşa’nın yakın adamlarından Defterdar Hasan Efendi’nin yaptırdığı Arnavudiye Camii (1003/1594-95), Ayardı Mehmed Paşa Camii (1005/1596), Behram Efendi Camii, Gazanfer Bey Camii ve Türbesi ile Ferhad Paşa Külliyesi dikkate değer eserlerdir. Ayrıca şehirde halen bazı medrese, mektep, zâviye, hamam, kervansaray, çeşme, türbe ve kabirler de mevcuttur. 1956’da 42.233 olan belediye nüfusu 1981’de 183.618’e yükselmiştir. Bugün yeni sanayi kolları kurulan şehirde meyve ve konserve fabrikaları ile tütün işleme tesislerinin yanında elektrikli aletler, giyim eşyası ve kâğıt sanayii ile ilgili çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır. Banaluka adı asırlardan beri Türkiye’de, en güzel örnekleri bu şehirde yapıldığı için benaluka veya manyaluka adıyla anılan işleme sanatı münasebetiyle yaşamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 201, s. 20, 237; nr. 211, s. 313; nr. 212, s. 229; nr. 411, s. 72-80; nr. 432, s. 1; nr. 435, s. 395, 401-406; nr. 1013, s. 113; nr. 1071, s. 400, 435; nr. 1072, s. 108; Peçevî, Târih, I, 454-455; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, V, 504-507; Ömer Efendi, Târîh-i Bosna der Zamân-ı Hekimzâde Ali Paşa, İstanbul 1293, s. 21-52; Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârih (Aktepe), I, 70-74; Uzunçarşılı, Kapıkulu Ocakları, II, 46, 48, 52; Hazım Şabanoviç, Bosanski Paşaluk, Sarajevo 1953, s. 70-72, 88-98, 176-177; H. Kreşevljakovič, Esnafi l Obrti u Bosni l Hercegovini, Sarajevo 1961, s. 7-31; a.mlf., “Stori Bosanski Gradvi”, Nase Starine, I, Sarajevo 1953, s. 26-27; G. Oor, Yugoslavia Today, Paris 1977, s. 72-73; Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mi‘mârî Eserleri II-III, s. 14-54; C. H. Fleischer, Bureaucrat and Intellectual in the Ottoman Empire: The Historian Mustafa Ālī (1541-1600), Princeton 1986, s. 66, 68; A. Bejtic, “Banja Luka pod turskom Vladavinom Arheitekture i Teriterjalni Razvitak Grada u XVI-XVII vijeka”, Nase Starine, I, Sarajevo 1953, s. 91-116; Mladen Fucic, “Konservatorki Zahvat na Ferhad-Pasinoj Dzami u Banjoj Luci”, a.e., I, 117-121; Mato Bisko, “Konservacija objecta u Kompleksu Ferkadije Dzamije u Banjoj Luci”, a.e., VII (1960), s. 81-90; Fehim Bayraktareviç, “Banaluka”, İA, II, 299-300; J. Kresmarik, “Bosna-Hersek”, a.e., II, 732; B. Djurdjev, “Banjaluka”, EI² (İng.), I, 1017-1018; a.mlf., “Bosna”, a.e., I, 1263, 1266, 1268.

Feridun Emecen