AYDERÛSİYYE

العيدروسيّة

Ebû Bekir b. Abdullah el-Ayderûs’a (ö. 914/1508) nisbet edilen bir tarikat.

Zebîdî, Ǿİkdü’l-cevher’de (s. 90) ve İtĥâfü’l-aśfiyâǿda (s. 246) bu tarikatı, Ebû Medyen el-Mağribî’ye (ö. 873/1469) nisbet edilen Medyeniyye tarikatının Yemen şubesi olarak göstermektedir. Harîrîzâde ise Ayderûsiyye’nin kurucusunun Abdullah b. Ebû Bekir es-Sekrân (ö. 865/ 1461) olduğunu belirtmekte ve bu tarikatı Aleviyye’nin bir kolu saymaktadır (Tibyân, II, vr. 303ª). Ayderûsiyye’yi Kübreviyye’nin Yemen kolu kabul edenler de vardır (bk. İA, XII/1, s. 5).

Tarikatın kurucusu Ebû Bekir b. Abdullah el-Ayderûs Yemen’in en büyük velîlerinden olup Aden’in mânevî koruyucusu kabul edilir. Müridlerinden Muhammed b. Ömer Bahrak, Mevâhibü’l-kuddûs fî menâkıbi İbni’l-ǾAyderûs adıyla kendisine dair bir menâkıbnâme yazmıştır. Bu tarikatın şeyhleri Gazzâlî’nin İhyâǿü Ǿulûmi’d-dîn’ine çok büyük önem vermekle beraber İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’si ile Fusûsü’l-hikem’ini de okumayı ihmal etmezler. Kur’an ve hadise bağlı kalmaya dikkat ederler; ayrıca semâa da büyük önem verirler. Tarikatın usul, âdâb ve erkânına, şeyhlerin keşf ve kerametlerine dair birçok menâkıbnâme yazılmıştır. Abdurrahman b. Mustafa el-Ayderûs’un en-Nefhatü’l-Medyeniyye fi’l-ezkâri’l-kalbiyye ve’r-rûhiyye ve’s-sırriyye fi’t-tarîkati’l-ǾAyderûsiyye adlı eseri Harîrîzâde tarafından iktibas edilmiştir (bk. Tibyân, II, vr. 311ª-319ª). Bir Yemen tarikatı olan Ayderûsiyye, Ayderûs ailesine mensup mutasavvıflar tarafından Hicaz, Suriye ve Mısır’a getirilmiş ve bu bölgelerde yaygınlık kazanmıştır.

Gazzî ve İbnü’l-İmâd gibi müellifler kahve içme âdetinin bu tarikatın kurucusu Ebû Bekir b. Abdullah tarafından başlatıldığını zikrederler. Kahve kullanmayı Ali b. Ömer eş-Şâzelî’nin (ö. 821/ 1418) veya fakih Muhammed b. Saîd’in (ö. 875/1471) icat ettiklerine ve Afrika’dan getirip Arabistan’da tanıttıklarına dair rivayetler bulunmakla birlikte onun Yemen sûfîleri ve özellikle Ayderûsîler arasında yaygın olarak kullanıldığı, hatta tasavvufî ve dinî bir mahiyete sokulduğu muhakkaktır. Yemen sûfîleri, gece yapılan zikir meclisleri ve ibadetler de uykuyu kaçırmak, sinirleri uyarmak, rehavet ve gafleti gidermek ve bu şekilde müridlerin tarikat âyinlerine daha canlı ve istekli bir şekilde katılmalarını sağlamak için onlara kahveyi tavsiye ediyorlardı. Hatta kahvenin bu gaye için yaratıldığını, ondan faydalanmanın hayırlı bir iş olduğunu, zira kalbin açılışını (inşirah) sağladığını söylüyor ve esrar âlemini örten perdelerin kalkmasına, ilâhî âlemin temaşa edilmesine, büyük ruhî ve mânevî zevklerin hâsıl olmasına vesile olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu gaye ile içilen kahveye “sûfî kahvesi” veya “mânevî kahve” deniliyordu. Ali b. Ömer eş-Şâzelî’nin zemzem gibi kahvenin de her derde deva olduğunu, hangi niyetle içilirse ona yaradığını söylediği nakledilir. Hayatının son yıllarında ağzına kahveden başka bir şey koymamış olan Ahmed b. Alevî Bâ Cahdeb (ö. 973/1565), “vücudunda bir miktar kahve olduğu halde ölen bir kimsenin cehenneme gitmeyeceği” görüşünde idi.

Kahve Yemen’de râtıb denilen bir zikir ve âyin şeklinin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Esmâ-i hüsnâdan “kavî” ile “kahve” arasında, ses uyumunun yanı sıra her ikisinin ebced hesabıyla sayı değerlerinin 116 olması dolayısıyla yakın bir benzerlik vardır. Kahve içerek 116 defa “yâ kavî” diye zikretmeye râtıb denir. Şeyh Abdullah el-Ayderûs’a göre râtıbdan önce Fâtiha da okunur. Şeyh b. İsmâil Bâ Alevî, râtıb olarak dört Yâsîn’le birlikte Hz. Peygamber’e 100 salavat getirilmesi gerektiğini söyler. Hâlis ve samimi bir niyetle kullanılan kahvenin müridlerde ibadet etme ve zikir yapma hevesini artıracağına inanılıyordu. Çok geçmeden kahve mevlidlerde ve camilerde de aynı maksatla kullanılmaya başlandı. Önceleri kahvenin kuru taneleri çerez gibi yenirken sonraları öğütülerek içilmeye başlandı (bk. KAHVE).

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülkādir b. Abdullah el-Ayderûsî, en-Nûrü’s-sâfir Ǿan ahbâri’l-karni’l-Ǿâşir, Beyrut 1405/ 1985, s. 77; Dımaşk 1986, s. 449, 452; İbnü’l-İmâd, Şezerât, VIII, 39, 62; Gazzî, el-Kevâkibü’s-sâǿire (nşr. Cebrâîl S. Cebbûr), Beyrut 1979, I, 113-114; Zebîdî, İkd, s. 90; a.mlf., İtĥâfü’l-asfiyâǿ, s. 246; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 303ª319ª; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 263; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 311-312; Leylâ es-Sabbağ, Min AǾlâmi’l-fikri’l-ǾArabî fi’l-Ǿasri’l-ǾOsmâniyyi’l-evvel: Muhammed el-Emîn el-Muhibbî, Dımaşk 1986, s. 392-393, 448-452; C. Van Arendonk, “Kahve”, İA, VI, 95-98; Louis Massignon, “Tarikat”, İA, XII/1, s. 5.

Süleyman Uludağ