AYASOFYA CAMİİ

Edirne’nin Enez ilçesinde kiliseden çevrilen cami.

Türk-Yunan sınırı yakınında, Meriç’in denize döküldüğü yerde bulunan Enez ilçesinde Fâtih Camii adıyla bilinen, bazan da Ayasofya olarak adlandırılan bu cami kale içindedir. Bizans devrinde önemli bir liman şehri olan Enez 1355’te Cenova idaresine geçmiş ve Gattelusi ailesi tarafından idare edilmişti. Fâtih Sultan Mehmed’in donanma kumandanı Has Yûnus Bey tarafından 1455’te fethedilen Enez’deki büyük kilise Fâtih vakfı olarak camiye çevrilmiştir. XVIII. yüzyıl başlarında çok harap durumda olan cami, 1122 (1710) tarihli bir kayıttan öğrenildiğine göre (BA, MAD, nr. 3882, s. 255) büyük bir tamir görmüştür. Bu kayıtta, “İnoz (Enez) Kalesi dahilinde vâki, merhum ve mağfur Ebü’l-feth Sultan Mehmed Han’ın bina eylediği câmi-i şerîf mürûr-ı eyyâm ile harâba müşrif ve eşedd-i ihtiyaç ile tâmire muhtaç olmakla...” denilmektedir. Son yıllarda yeniden çok harap duruma giren ve duvarları tehlikeli şekilde çatlayan caminin rivayete


göre Balkan Harbi’nde minaresi de yıktırılmıştır. Birkaç defa tamiri için teşebbüslerde bulunulduğu ve keşfi yapıldığı halde 1962’deki ziyaretimizde tehlikeyi önleyici hiçbir tedbir alınmamış olmasına rağmen Enez’deki tek cami olduğundan ibadete açık bulunuyordu. Fakat tarihî yapı birkaç yıl sonra tamamen çökmüştür. Bugün duvarlarının bir kısmı ayakta olmakla birlikte mimari özelliklerini kaybetmiş bir yıkıntı halindedir.

Enez Ayasofyası çok büyük ölçüde bir Yunan haçı planlı yapı olarak inşa edilmişti. Son Bizans devrinde batı tarafına pâye ve sütunlarla bölünmüş kemerli bir cephe teşkil eden bir dış narteks eklenmişti. Bilinmeyen bir devirde kubbe yıkılmış olduğundan kubbe boşluğu ahşap bir tavanla kapatılmış, bütün binanın üstü kiremitle örtülmüştü. Mihrap güney duvarına inşa edilmiş, kesme taştan olan minare ise güneydoğusunda ana apsis ile yan apsis arasında yapılmıştır. 1962’de minarenin kürsü ve pabuç kısımları ile gövdesinin bir parçası duruyordu. İçeride duvarlarda, kemerlerde ve kubbe yerindeki ahşap tavanda XIX. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kalem işi nakışlar vardı. Ayrıca kubbe eteğini çepeçevre dolaşan bir âyetin kalıntıları da görülebiliyordu.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, MAD, nr. 3882, s. 255; Ayverdi, Fâtih Devri Mi‘mârîsi, s. 271-272 (yıkıldıktan sonraki resimler); Muzaffer Erdoğan, “Osmanlı Mimarî Tarihinin Arşiv Kaynakları”, TD, III (1953), s. 101, 111; Muzaffer Batur, “Enez”, Arkitekt, sy. 305, İstanbul 1961, s. 173-176, 186; H. Başalan, “Enez Alâka Bekliyor”, a.e., sy. 306 (1962), s. 36-38; Semavi Eyice, “Türkiye Trakyasında İncelemelerden Notlar I: Trakya’da Bizans Devrine Ait Eserler”, TTK Belleten, XXXIII/131 (1969), s. 351-354, rs. 81-101.

Semavi Eyice