AVÂRİFÜ’l-MAÂRİF

عوارف المعارف

Sünnî sûfîliğin tanınmış temsilcilerinden Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin (ö. 632/1234) tasavvufa dair eseri.

Eserinin önsözünde Allah’ın zihnine ihsan ettiği her şeyi O’nun armağanı olarak gördüğünü söyleyen Sühreverdî, en büyük ilâhî lutfun “ǾAvârifü’l-maǾârif” yani


mârifet lutufları olduğunu ifade eder. Sühreverdî eserini, aslında şeriata uygun olan sûfîliğin esaslarını açık bir şekilde ortaya koymak ve bunları savunmak gayesiyle yazdığını söyleyerek o devirde gerçek sûfîlerin azaldığını, sahte sûfîlerin her tarafı istilâ ettiğini, bu yüzden sûfîliğin mahiyetini bilmeyenlerde tasavvufa ve mutasavvıflara karşı olumsuz bir kanaat hasıl olduğunu, birçok kimsenin onları beğenmediğini ve tutumlarını reddettiğini belirtir. Bu şekilde hareket edenler sûfîliği birtakım merasim ve şekillerden (âdâb ve erkân) ibaret sanmaktadır. Sûfîler hakkındaki bu yanlış kanaati ortadan kaldırmak için onları gerçek mahiyetleriyle tanıtmak gerektiğini düşünen ve böylece eserinin yazılış gayesini açıklayan Sühreverdî, bu bakımdan kendisinden evvel aynı şeyleri söylemiş olan Serrâc, Kuşeyrî ve Hücvîrî’ye benzemektedir.

ǾAvârifü’l-maǾârif altmış üç bölümden meydana gelir. Bu bölümlerde yer alan bilgilerin çoğu daha önce aynı konuda yazılan eserlerden bazan genişletilerek, bazan da kısaltılarak aktarılmakla birlikte esere orijinallik kazandıran hususlar da bulunmaktadır; bunlar eserin tasavvuf tarihinde önemli bir yer tutmasını sağlamıştır. VI-IX. bölümlerde sûfîler, Melâmetîler, Kalenderîler ve bunlara özenenler hakkında verilen bilgiler, daha sonra başta Câmî olmak üzere belli başlı mutasavvıf yazarlar tarafından aynen tekrarlanmıştır. Tekke hayatını düzenleyen esaslar daha önce Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr (ö. 440/1049) tarafından ortaya konulmakla birlikte belli bir düzen içinde ilk olarak ǾAvârifü’l-maǾârif’te açıklanmıştır. Eserin bu özelliği, tekke (ribât) müessesesinin gelişmesi ve çalışma tarzının belli esaslara bağlanması bakımından büyük önem taşır.

İhyâǿüǾulûmi’d-dîn’in kenarında (Kahire 1289) ve ekinde (Beyrut 1983) birkaç defa basılan ǾAvârifü’l-maǾârif müstakil olarak da yayımlanmıştır (Beyrut 1966, 1973). Eserin ilk yarısı Abdülhalim Mahmûd ve Mahmûd eş-Şerîf tarafından tahkikli olarak neşredilmiştir (Kahire 1971). ǾAvârifü’l-maǾârif Ali b. Ahmed el-Mehâimî tarafından ǾAvârifü’l-letâǿif, Ali b. Burhâneddin el-Halebî tarafından el-LatîfǾan ǾAvârifi’l-maǾârif adıyla şerhedilmiştir. ez-Zevârif adlı eserin ise şârihi belli değildir. Gîsûdırâz eseri Arapça şerhetmiş ve bu şerh Farsça’ya çevrilmiştir. Seyyid Şerif el-Cürcânî ve İmam Rabbânî tarafından ayrı ayrı üzerine ta‘likat* yazılan ǾAvârif’i Muhibbüddin Ahmed b. Abdullah kısaltmıştır.

ǾAvârifü’l-maǾârif birkaç defa Farsça’ya tercüme edilmiştir. Ahmed Nezîr, Bahâeddin Zekeriyyâ Mültânî’nin müridlerinden Kasım Dâvûd tarafından yapılan tercümenin ǾAvârif’in en eski tercümesi olduğunu, bu tercümenin müellifin vefatından on sene sonra (takriben 1244) yapıldığını söyler. 665’te (1267) İsmâil b. Abdülmü’min Ebû Mansûr Mâşede’nin yaptığı tercüme neşredilmiştir (nşr. Kasım Ensârî, Tahran 1985). İzzeddin Muhammed b. Ali Kâşânî’nin Misbâhu’l-hidâye ve miftâhu’l-kifâye adlı tercümesi ise iki defa basılmıştır (nşr. Celâl Hümâî, Haydarâbâd 1291; Tahran 1325 hş.). Zahîrüddin Abdurrahman b. Ali Buzguş da ǾAvârif’i Farsça’ya tercüme etmiştir. Sadreddin Cüneyd b. Fazlullah-ı Şîrâzî’nin tercümesi Zeylü’l-maǾârif fî tercemeti’l-ǾAvârif adını taşır. Abdullah b. Sa‘deddin el-Medenî ile Zeynüddin el-Hâfî ǾAvârif’e hâşiye yazmışlardır. Kasım b. Kutluboğa ǾAvârif’teki hadisleri tahrîc* etmiştir. Eser İran ve Hindistan’daki Sühreverdiyye tarikatı mensupları tarafından defalarca şerh ve tercüme edilmişse de bunların hiçbiri tam tercüme değildir.

Zeyniyye tarikatı şeyhlerinden Bigalı Hacı Ahmed b. Seydî’nin Türkçe tercümesi 1458’de tamamlanmıştır. ǾAvârifü’l-maǾârif’i aynen ve üslûbunu koruyarak tercüme ettiğini, metinde geçen âyetleri Tefsîr-i Kebîr, Keşşâf, Teysîr, Hakāǿiku’t-tefsîr, Teǿvîlât-ı Necmiyye, el-Meǿâlim ve’l-Ǿuyûn gibi tefsirlere dayanarak açıkladığını söyleyen mütercim, hadisleri izah ederken de Meşârik, ve Mesâbih, ile Buhârî ve Müslim şerhlerine başvurduğunu ifade eder. Metinde geçen şiirler Farsça’ya ve Türkçe’ye tercüme edilmiş, eserin Farsça tercümesinden da faydalanılarak metin genişletilmiştir. Bu tercümenin Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’ndeki (Genel, nr. 1443) nüshası 918’de (1512) istinsah edilmiş olup büyük boy 515 varak tutmaktadır. ǾAvârifü’l-maǾârif’in Arapça metninin okunmasına Sühreverdiyye’nin Anadolu’daki bir kolu olan Zeynîler ayrı bir önem vermişlerdir. Bu husus Zeynüddin el-Hâfî’nin Merzifonlu Şeyh Abdürrahîm-i Rûmî’ye verdiği icâzetnâmede de ifade edilmektedir. Kaynaklarda ayrıca, Ârifî adlı bir kişi ile Kāni‘-i Rûmî diye anılan Ahmed b. Abdullah Bursevî’nin (ö. 1643) Şerefü’l-mülûk adlı Türkçe bir tercümesi olduğu kaydedilmektedir. Eser son olarak H. Kâmil Yılmaz ve İrfan Gündüz tarafından Tasavvufun Esasları adıyla tercüme edilmiştir (İstanbul 1989). H. Wilberforce Clarke ǾAvârifü’l-maǾârif’i Farsça’sını esas alarak İngilizce’ye tercüme etmiş (London 1891; New York 1970), eser R. Gramlich tarafından Almanca’ya da çevrilmiştir (Wiesbaden 1978).

BİBLİYOGRAFYA:

Sühreverdî, ǾAvârifü’l-maǾârif, Beyrut 1966; a.e. (nşr. Kāsım Ensârî, trc. Mâşâde), Tahran 1985, Mukaddime, s. 33-66; Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 529; Keşfü’ž-žunûn, II, 1177; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 158, 730, 755-756; Îzâhu’l-meknûn, II, 129; Brockelmann, GAL, I, 569; Suppl., I, 788-789; II, 310; Abdülhay el-Hasenî, es-Sekāfetü’l-İslâmiyye fi’l-Hind, Dımaşk 1403/1983, s. 188-189; Abdülhafîz F. el-Karenî, “ǾAvârifü’l-maǾârif”, Mecelletü’l-Ezher, LVI/2, Kahire 1403/1983, s. 307-312.

Süleyman Uludağ