AREFE

عرفة

Kurban bayramından bir önceki güne verilen ad.

Arefe haccın en önemli farzı olan vakfe*nin yapıldığı yerin (Arafat) diğer adıdır. Vakfe, kurban bayramının bir gün öncesi olan zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu güne yevmü arefe (arefe günü) veya Türkçe’de kısaca arefe (arife) denilmiştir.

Arefe günü, haccın temel rüknü olan vakfenin o gün yapılması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Bu günün önemine, faziletli ve makbul duanın o gün yapılan dua olduğuna dair hadisler vardır (bk. Şevkânî, IV, 70; Muhibbüddin et-Taberî, s. 392). Vakfe, arefe günü zeval vaktinden kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan süre içinde yapılır (geniş bilgi için bk. VAKFE). O gün vakfenin dışında yapılması gereken başka önemli hususlar da vardır. Hacıların terviye* günü (8 Zilhicce) Mekke’den Mina’ya gidip orada geceledikten sonra arefe günü sabah namazını Mina’da kılarak güneşin doğuşunu takiben Arafat’a çıkmaları, zeval vaktinden sonra orada gusletmeleri, öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde birlikte kılmaları (bk. CEM‘), zamanlarını tekbir, tehlil, telbiye, salâtü selâm ve dua ile geçirmeleri ve akşam güneşin batmasıyla birlikte Müzdelife’ye doğru yola çıkmaları sünnettir. Hz. Peygamber’den arefe günü oruç tutmanın faziletine dair hadis rivayet edildiği gibi, Arafat’ta oruç tutmanın menedildiğine ve kendisinin orada oruç tutmadığına dair hadisler de vardır. Buna göre, hacıların zayıf düşerek asıl görevlerini aksatmalarına yol açacağı için arefe günü oruç tutmaları mekruh, hacca gitmeyenlerin aynı gün oruç tutması ise müstehap kabul edilmiştir (Şevkânî, IV, 267-269; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 229). Ayrıca kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından okunan teşrik* tekbirlerine de arefe günü sabah namazından sonra başlanır. Diğer taraftan, Hanefîler’e göre arefe ve daha sonraki dört gün içinde umre yapmak, diğer hac vazifelerini aksatabileceği için tahrîmen mekruh sayılmıştır. Bugün uygulamada görülen izdiham, Hanefî mezhebine ait hükmün isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer üç mezhebe göre ise kerahet söz konusu değildir (Mv.F, II, l44).


Arefe günü, Arafat’taki hacıları taklit maksadıyla halkın Mescid-i Nebî’de veya başka herhangi bir mescid veya yerde toplanması bid‘at olup mânasız bir davranıştır (İbn Vaddâh, s. 46-47; Muhibbüddin et-Taberî, s. 387; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 153).

Kurban bayramından bir gün öncesine mahsus olan arefe tabiri, Türkçe’de ramazan bayramından bir gün öncesi için de kullanılmaktadır. Bunun gibi, belli gün ve bayramlardan bir gün öncesine veya önemli bir olay ya da olayların cereyan ettiği bir dönemden önceki günlere de Türkçe’de arefe denmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “arf” md.; Kamûs-ı Türkî, s. 933-934; İbn Vaddâh, el-Bida ve’n-nehy anhâ (nşr. M. Ahmed Dehmân), Dımaşk 1400/1980, s. 46-47; Kâsânî, Bedâi, II, 125-126; Yâkut, MuǾcemü’l-büldân, IV, 104; Nevevî, Şerhu Müslim, Kahire 1392/1972, VIII, 2; IX, 117; Muhibbüddin et-Taberî, el-Kırâ li-kasıdi Ümmi’l-kurâ (nşr. Mustafa es-Sekka), Kahire 1390/1970, s. 382, 385, 387, 392, 396, 403-405; Aynî, ǾUmdetü’l-karî, Kahire 1392/1972, VIII, 154; IX, 179-182; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, IV, 70, 267-269; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 169-170; II, 511; Elmalılı, Hak Dini, II, 711; el-Fetâva’l-Hindiyye, Bulak 1310-11, I, 16, 153, 227, 229; Mv.F, II, 144.

M. Özgü Aras