ANKARA ETNOGRAFYA MÜZESİ

Ankara’da Cumhuriyet döneminin ilk ve önemli bir müzesi.

Hacettepe’de Ulus-Kızılay yolu üzerinde Namazgâh tepesinde bulunmaktadır. Burası eski Ankara’da bayram namazlarının kılındığı, dinî ve millî çeşitli toplantıların yapıldığı bir vakıf arazisi idi. Cumhuriyet’ten sonra, Ankara’nın yeni şehir silueti içinde önemli bir noktayı teşkil eden arazi, Bakanlar Kurulu kararı ile ve müze inşa edilmesi şartıyla Maarif Vekâleti’ne devredildi. 1925 yılında yapımına başlanan ve 1927’de tamamlanan müzenin mimarı, birinci millî mimarlık akımı mimarlarından İsmet Hikmet Koyunoğlu’dur. Buranın bir etnografya müzesi olarak kullanılmasını ise Macar Türkologları’ndan Prof. J. Meszaros teklif etmiş ve İstanbul Müzeleri Müdürü Halil Ethem Eldem başkanlığında bir komisyon tarafından çeşitli yollarla derlenen eserlerin sergilenmesiyle 18 Temmuz 1930 tarihinde ziyarete açılmıştır. İlk müdürü Hâmit Zübeyr Koşay’dır. 21 Kasım 1938’de müzenin iç avlusu Atatürk’ün geçici kabrine ayrılmış ve on beş yıl süreyle bir yandan anıtkabir olarak kullanılan binada diğer taraftan müzecilik çalışmaları sürdürülmüştür.

854 m²’lik bir alan üzerine kurulmuş olan müze binası tek katlıdır; on salon ve bir holden ibaret sergileme kompleksi ile beş odalı idare bölümünden meydana gelmektedir. Dış cephe duvarları köfeki taşı ile kaplı yapının ön cephedeki alınlık kısmı mermerden olup eski Türk eserlerini hatırlatan oyma tezyinatla süslüdür. Yirmi sekiz basamaklı bir merdivenle çıkılan binaya dört sütun arkasında yer alan üç göz bir kapıdan geçilerek girilir. Burası kubbealtı holüne açılmakta, oradan da iç avluya geçilmektedir. İlk inşası sırasında üstü açık olan bu avlunun ortasında mermer bir havuz vardı. Ancak burası anıtkabir olarak kullanılmaya başlandığında havuz bahçeye nakledilerek avlunun üstü bir çatı ile kapatılmıştır. Sergileme salonları bu avlunun etrafında yer almaktadır. Bunlar giyim, işlemeler, halı ve kumaş, bakır eşyalar, tekke ve tarikat eşyaları, yazı, ahşap eserler ve Besim Atalay salonları olarak düzenlenmiş, biri de Türk odası şeklinde döşenmiştir. Hol şeref salonu olarak kullanılmakta, koridorlardaki vitrinlerde ise çini, cam, porselen, kesici ve ateşli silâhlarla muhtelif sanat ve etnografya eserleri sergilenmektedir.

Etnografya Müzesi’nde bugün 40.000 eser bulunmaktadır. Bunlar arasında, ilgili bakanlıklar kararı ile müzelere devredilen şer‘î mahkemelere ait 1580 sicil defteri ile ihtisas kitaplığında yer alan 6500 cilt kitabın önemli bir yeri vardır. Sergilenen eserler Selçuklu döneminden günümüze kadar çeşitli devirlere ait halk giysileri, süs eşyaları, çeşitli araç gereç, halı ve kilim koleksiyonları gibi geleneksel sanat ürünlerinin seçkin örneklerinden meydana gelmektedir. Anadolu’da gelişen İslâm maden sanatının değişik örnekleri de müzenin dikkate değer eserlerindendir. Bilhassa tavan ve duvar süslemeleri itibariyle kıymeti olan bir Ankara evinin misafir odası restore edilerek orijinal haliyle korunmaktadır. Tasavvuf ve tarikatlarla ilgili pek çok eşya yanında Selçuklu ve Osmanlı devri yazma kitap, minyatür ve hat sanatının şaheser örnekleri, Taşkın Paşa Camii ahşap minber ve mihrabının da aralarında bulunduğu ağaç işçiliğinin seçkin örnekleri, müzenin en kıymetli koleksiyonlarını meydana getirmektedir. Bunlara Besim Atalay’ın vefatından önce müzeye armağan ettiği eserleri de ilâve etmek gerekir.

BİBLİYOGRAFYA:

Remzi Oğuz Arık, Türk Müzeciliğine Bir Bakış, Ankara 1953; Hâmit Zübeyr Koşay, Etnografya Müzesi Kılavuzu, Ankara 1963; Mehmed Önder, The Museums of Turkey, Ankara 1983, s. 23-26; İsmet Hikmet Koyunoğlu, “Eski Türk Ocakları Merkez Binasının İnşaatına Ait Anılarım”, Kültür ve Sanat, sy. 5, İstanbul 1977, s. 151-152.

Sema Koç