AM‘AK-ı BUHÂRÎ

عمعق بخاري

Ebü’n-Necîb Şihâbüddîn Emîrü’ş-şuarâ Am‘ak-ı Buhârî (ö. 543/1149)

Karahanlılar devrinde Mâverâünnehir’de yaşayan İranlı şair.

Buhara’da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Ancak 1068-1080 yıllarında hüküm süren Karahanlılar’dan Şemsülmülk Nasr b. İbrâhim’i övdüğüne ve 100 yaşlarında öldüğü rivayet edildiğine göre 1045-1055 yılları arasında doğduğu kabul edilebilir. Arapça, Farsça ve Türkçe’den gelmediği anlaşılan Am‘ak lakabının Arapça “saksağan” anlamına gelen akak kelimesinin bozuk bir şekli olduğunu ileri sürenler bulunduğu gibi bu kelimenin Soğdça asıllı olabileceğini söyleyenler de vardır. Am‘ak doğduğu yerde çok iyi bir tahsil gördü. Özellikle felsefe, matematik, astronomi ve edebî ilimleri öğrenip şöhret kazandıktan sonra Semerkant’a gitti (1068). Burada İlek Hanlar’dan (Karahanlılar) Hızır Han’ın (1080-1081) sarayına intisap ederek büyük itibar gördü ve emîrü’ş-şuarâ unvanını aldı. Aynı sarayda bulunan ve seyyidü’ş-şuarâ unvanını taşıyan şair Reşîdî ile hiç geçinemedikleri rivayet edilir. Nitekim Reşîdî, hükümdara şiirlerinin “tuzsuz” (tatsız) olduğunu söyleyen Am‘ak’ı, “Benim şiirlerim bal ve şeker gibidir, hiçbirine tuz gerekmez; ama seninkiler şalgam ve bakla gibidir, tuzsuz yenmezler” diyerek susturmuştu. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in de ilgi ve teveccühünü kazanan Am‘ak’ı Sultan Sencer, 1129’da ölen kızı Mah-Melek Hatun adına bir mersiye yazması için Mâverâünnehir’den çağırmış, o da bu davete uyarak istenilen mersiyeyi yazmıştır. Am‘ak sonraları toplumdan uzaklaşıp yalnız yaşamaya başlamış ve hâmisi ile münasebetlerini Hamîdî veya Hamîd adlı oğlu aracılığı ile sağlamış olmalıdır. Bu arada Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ı metheden bir kaside yazdığına göre muhtemelen adı geçen hükümdarla tanışmış ve iltifatına mazhar olmuştur. Nerede öldüğü belli değildir.

Am‘ak’ın şiirlerinden günümüze ancak bazı parçalar gelebilmiştir. Nitekim 7000 beyit olduğu tahmin edilen divanından az sayıda kaside kalmıştır. Ayrıca tezkirelerde ve bazı şiir mecmualarında kendisine birkaç da rubai atfedilir. Tebriz’de basılan (1307 hş./1928) divanı, başkalarının şiirleri de ona mal edildiği için pek güvenilir değildir. Saîd-i Nefîsî topladığı 806 beyti Dîvân-ı ǾAmǾaķ-ı Buħârî adıyla yayımlamıştır (Tahran 1339 hş./1960). Bazılarına göre bunlardan sadece 614’ü ona aittir. Bu neşir ayrıca kasidelerde övülen kişiler ve diğer konularla ilgili açıklamaları da ihtiva eder. Am‘ak’ın aruzun iki ayrı bahriyle okunabilen bir Yûsuf u Züleyħâ mesnevisi nazmettiği söyleniyorsa da bu eserinden günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Mevcut kasidelerinde övülen kişiler arasında Şemsülmülk Nasr b. Tamgaç Han, İbrâhim b. Nasr, Hızır Han b. İbrâhim, Ahmed Han b. Hızır Han, Mahmud Han b. Şemsülmülk Nasr, Rükneddin Ebü’l-Muzaffer Tamgaç Han Mes‘ûd b. Hasan, Kadir Han Cebrâil b. Ömer b. Ahmed, Arslan Han Muhammed b. Süleyman, Ebü’l-Meâlî Hasan Tekin Kılıç Tamgaç b. Ali b. Dâvûd ve Sultan Sencer’in kız kardeşinin oğlu Rükneddin Mahmûd b. Muhammed b. Süleyman gibi hükümdar ve devlet adamlarının adları geçmektedir. Karahanlı hükümdarları nezdinde büyük bir itibarı olduğundan öteki saray şairlerinin ona saygı göstermeleri ve hizmet etmeleri mecburiyeti vardı.

Am‘ak, edebî sanatlardan özellikle teşbih sanatındaki maharetiyle tanınmıştır. Nitekim Enverî onu “üstâd-ı sühan” olarak anar. Edebî sanatlara dair bazı eserlerde onun teşbihle ilgili beyitleri örnek (şahit) olarak kaydedilmiştir. Şiirinin diğer bir özelliği de kasidelerinde asıl konuya girmeden önce uzun ve özentili bir giriş yapmasıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Am‘ak-ı Buhârî, Dîvân (nşr. Saîd Nefîsî), Tahran 1339 hş.; Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maķāle (nşr. Muhammed Muîn), Tahran 1333 hş., s. 44, 73, 74, Reşîdüddin Vatvât, Ĥadâǿiķu’s-siĥr fî deķāyıķı’ş-şiǾr (nşr. Abbâs İkbâl-i Âştiyânî), Tahran 1362 hş., s. 44-45; Avfî, Lübâb, s. 378-384; Şemsüddin Muhammed b. Kays er-Râzî, el-MuǾcem fî meǾâyiri eşǾâri’l-ǾAcem (nşr. Muhammed Kazvînî - Müderris Rezevî), Tahran 1338 hş., s. 351, 381; Câmî, Bahâristân, Duşenbe 1972, s. 107; Devletşâh, Tezkire, s. 64-67; Emîn Ahmed Râzî, Heft İklîm (nşr. Cevâd Fâzıl), Tahran 1340 hş., III, 409-420; Hidâyet, MecmaǾu’l-fuśaĥâ, I, 345-350; Blochet, Catalogue, II, 48 vd.; Münzevî, Fihrist, III, 2551, nr. 24876-24879; Browne, LHP, II, 298, 303, 335, 336; Rypka, HIL, s. 199 vd.; Safâ, Edebiyyât, II, 535-547; Rieu, Catalogue, II, 869; a.mlf., Supplement, s. 105; J. T. P. de Bruijn, “ǾAmǾaķ”, EI² Suppl. (İng.), s. 64-65; J. Matīnī, “ǾAmǾaq”, EIr., I, 924.

Tahsin Yazıcı