ALLAHÜMME

اللهمّ

“Allahım!” mânasına gelen Arapça bir dua sözü.

Hem Câhiliye döneminde hem de İslâmî devirde kullanılan bu duaya başlama sözünün aslı “yâ Allah” olup çok kullanıldığı için nida harfi olan “yâ” hazfedilmiş, buna karşılık kelimenin sonuna şeddeli bir “mim” getirilmiştir. Bu sözün kısaltılarak kullanılan “lahümme” şekline de rastlanır. Kur’ân-ı Kerîm’de (bk. Âl-i İmrân 3/26; el-Mâide 5/114; el-Enfâl 8/32; Yûnus 10/10; ez-Zümer 39/46) ve hadislerde de (bk. Wensinck, MuǾcem, “Allahümme” md.) geçen bu kelime genellikle üç şekilde kullanılır. Bunlardan en yaygın olanı, dua esnasında kulun Allah’a yakarışını ifade etmek üzere “Allahım!” anlamında nida maksadıyla kullanılanıdır. Bir soruya verilen cevabın doğruluğu konusunda muhatabı ikna etmek ve buna Allah’ı şahit tuttuğunu göstermek için pekiştirme edatı olarak “allahümme neam” veya “allahümme lâ” şeklinde söylendiği gibi, bir şeyin pek nâdir meydana geldiğini belirtmek için istisna edatı olan “illâ” ile “allahümme illâ...” tarzında da kullanılır.

Her ne kadar F. Buhl, ilk defa Ümeyye b. Ebü’s-Salt tarafından muahedelerin başında kullanıldığı rivayet edilen (bk. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, III, 187) “Bismikellahümme” tabirinin yerine, Hz. Peygamber’in Câhiliye döneminden kalmış bir söz olması dolayısıyla başka tabirler koyduğunu iddia etmişse de (bk. İA, I, 375) bu iddia yanlıştır. Çünkü Hz. Peygamber sırf Câhiliye geleneğine karşı çıkmak düşüncesiyle bunu terketmiş değildir. Bu tabirin yerine “Bismillâhirrahmânirrahîm” cümlesini kullanmasının asıl sebebi, Kur’ân-ı Kerîm sûrelerinin bu cümle ile başlamasıdır. Bunun için Kur’ân-ı Kerîm kıraatine besmeleden başka bir sözle başlamaya izin verilmemiş, ayrıca müslümanların her hayırlı işe besmele ile başlamaları tavsiye edilmiştir. Fakat bu husus, “Bismikellahümme” tabirinin nâdiren de olsa kullanılmasının menedildiğine delil teşkil etmez. Nitekim Hz. Peygamber Kureyş ile yaptığı Hudeybiye Antlaşması’na, “Bismillâhirrahmânirrahîm” diye başlanmasını Kureyş temsilcisinin kabul etmemesi üzerine “Bismikellahümme” sözünün yazılmasını emretmiştir (bk. İbn Hişâm, III, 317).

İbrânîce’de de buna benzer bir terkip bulunmaktadır. Yahudiler Allah’a şirk koşup birçok ilâha taptıkları dönemde bu kelimeyi, taptıkları ilâhları toptan ifade etmek üzere çoğul olarak kullanıyor ve “elohîm” diyorlardı. Elohîm kelimesini Hz. Mûsâ’dan sonra da Allah hakkında kullanmaya devam ettiler.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “elh” md.; Wensinck, MuǾcem, “Allahümme” md.; İbn Hişâm, es-Sîre, III, 317; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), III, 124; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Kahire 1927, III, 187; Aynî, Umdetü’l-ķārî, Kahire 1392/1972, I, 396; Şevkânî, Fethu’l-kadîr, Kahire 1383/1964, I, 329; Muhammed Altuncî, MuǾcemü’l-edevâti’n-nahviyye, Dımaşk 1979, s. 21; F. Buhl, “Allâhümme”, İA, I, 375-376; a.mlf., “Allahümme”, DMİ, II, 592; a.mlf., “Allahumma”, EI² (İng.), I, 418; Ferid Vecdî, DM, I, 481; UDMİ, III, 187-188.

Fuat Günel