ALİ HAYDAR EFENDİ, Küçük

(ö. 1853-1935)

Son devir Osmanlı hukukçusu ve Mecelle şârihi.

Haydar Molla veya çağdaşı Usûl-i Fıkıh müellifi Haydar Efendi’den (Büyük) yaşça küçük olduğu için Küçük Haydar Efendi diye de anılmaktadır. Soyadı kanunundan sonra Arsebük soyadını almıştır. 15 Receb 1269’da (24 Nisan 1853)

Batum’da doğdu. Babası Dardağanzâde Mehmed Emin Efendi, dedesi Osman Efendi, onun babası Ağa Hüseyin Paşa’nın yerine yeniçeri ağası olan Çineli Ahmed Ağa’dır. İlmiyeden olan babası uzun yıllar İstanbul’da müderrislik yapmış, ilk kanûn-ı esâsîyi hazırlayan heyette yer almış, Mekke kadılığı ve İzmir nâibliği ile Anadolu kazaskerliğinde bulunmuştur.

Ali Haydar Efendi ilk tahsilini Batum’da yaptı; daha sonra İstanbul’a giderek hünkâr imamı Hâfız Reşid Efendi’den ders okudu ve ondan icâzet aldı. Ardından Medresetü’l-kudât’ı bitirdi (1877). İlk adlî vazifesi Burdur kadılığıdır (1880); Uşak (1883) ve Denizli (1883) kadılıklarında bulundu. Daha sonra İstanbul İstînaf Mahkemesi üyeliğine getirildi (1884). Bu vazifede iken Hukuk Mektebi’nde Mecelle ve usûl-i muhâkemât-ı hukukıyye derslerini okutmaya başladı. Ardından sırasıyla İstanbul Bidâyet Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesi başkanlığı (1894), Bidâyet Mahkemesi başkanlığı (1894), İstînaf Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesi başkanlığı (1899), Temyiz Mahkemesi üyeliği (1900), aynı mahkemenin hukuk dairesi üyeliği, sonra başkanlığı ve Temyiz Mahkemesi başkanlığı görevlerinde bulundu. 1914’te fetva eminliğine getirildi. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesinden hemen sonra 14 Kasım 1914’te ilân edilen cihâd-ı ekberle ilgili fetvayı, fetva emini sıfatıyla Fatih Camii’nde okuyan Ali Haydar Efendi, aynı zamanda 23 Kasım 1914 tarihli cihad beyannâmesinde imzası bulunan yirmi dokuz kişi arasında da yer almıştır. 1916’da Rumeli kazaskerliği pâyesini elde etti ve aynı yıl emekliye ayrıldı. Tevfik Paşa’nın ikinci sadâretinde kısa bir süre adliye nâzırlığı yaptı (11 Kasım 1918 21 Ocak 1919). Bu görevde iken Medine’yi teslim


etmeye yanaşmayan Fahreddin Paşa’ya padişahın teslim konusundaki iradesini götürdü. Adliye nâzırlığından ayrıldıktan sonra hayatının geri kalan kısmını evinde kitap telifiyle geçiren Haydar Efendi 14 Eylül 1935 tarihinde İstanbul’da öldü.

Ali Haydar Efendi iki defa evlenmiş, bu evliliklerden dördü erkek üçü kız yedi çocuğu olmuştur. Oğullarından ikisi kendisi gibi hukukçuluğu seçmiş olup bunlardan biri, Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmış olan Ahmet Esat Arsebük’tür.

Ali Haydar Efendi’nin hâkimlik hayatının yanı sıra uzun bir öğretim hayatı da olmuş, on iki yıl Mülkiye Mektebi’nde, beş yıl Medresetü’l-kudât’ta ve otuz yıl da Hukuk Mektebi’nde Mecelle, ahkâm-ı evkaf ve kavânin dersleri okutmuştur. Bu arada, başta Mecelle şerhi olmak üzere birçok kitap ve makale kaleme alarak verimli bir telif hayatı geçirmiştir. Fetva eminliği sırasında şeyhülislâm Hayri Efendi, Mecelle Cemiyeti’ni ihya etmek istemiş, bu mümkün olmayınca şeyhülislâmlıkta bir hey’et-i iftâiyye ve bunun içerisinde de bir te’lîf-i mesâil şubesi kurmuştu. Bu şubenin görevi dört mezhepten de faydalanarak muteber fıkıh kitapları ve fetva mecmuaları hazırlamaktı. Ali Haydar Efendi bu heyette yer almış ve hazırlanıp yayımlanan tek eser olan Kitâbü’n-Nafakat’ı kaleme almıştır. XX. yüzyılın başlarında aile hukuku alanında çıkarılan iki irâde-i seniyye de onun fetva eminliği dönemine rastlar. İradelerin hukuki gerekçeleri Haydar Efendi’nin de içinde bulunduğu hey’et-i te’lîfiyye tarafından hazırlanmıştır.

Eserleri. Bugün İslâm hukukunun ve hukuk tarihinin hâlâ güvenilir kaynaklarından olan başlıca eserleri şunlardır: 1. Dürerü’l-hükkâm* şerhu Mecelleti’l-ahkâm. Ali Haydar Efendi’nin en önemli eseridir. İlk defa on altı cüz (İstanbul 1310-1316), daha sonra da dört cilt (İstanbul 1330) halinde iki defa yayımlanmıştır. Eser müellifi tarafından Arapça’ya tercüme edilmeye başlanmışsa da tamamlanamamıştır. Tam tercümesini Fehmî el-Hüseynî yapmıştır. Bu tercüme 1925-1936 yılları arasında Hayfa, Gazze ve Kahire’de yayımlanmıştır. 2. Mirkatü’l-Mecelle. Mecelle’nin on birinci kitabından on altıncı kitabına kadar olan kısmının şerhidir (İstanbul 1298-1299). 3. Şerh-i Cedîd li-kanûni’l-arâzî (İstanbul 1311, 1319, 1321). 4. Tertîbü’s-sunûf fî ahkâmi’l-vukuf (İstanbul 1337 r./1340). 5. Tavzîhu’l-müşkilât fî ahkâmi’l-intikalât (İstanbul 1329, 1339). 6. Teshîlü’l-ferâiz (İstanbul 1322).

BİBLİYOGRAFYA:

Şer‘iyye Sicilleri, Ulemâ Sicil Defteri, IV, 208; Hasan Basri Erk, Meşhur Türk Hukukcuları, İstanbul 1958, s. 371-372; Danişmend, Kronoloji, IV, 419-420; Özege, Katalog, I, 22, 310-311; III, 1167; IV, 1645, 1772, 1831, 1836; Yaşar Karayalçın - Ahmet Mumcu, Türk Hukuk Bibliyografyası (Türk Harflerinin Kabulüne Kadar Yayınlanmış Kitap ve Makaleler 1728-1929), Ankara 1972; Naci Kâşif Kıcıman, Medine Müdâfaası yahud Hicaz Bizden Nasıl Ayrıldı?, İstanbul 1976, s. 478; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Ulemâsı, İstanbul 1980-81, I, 261-262; Bilmen, Kamus, I, 3-4; maddenin yazımında Ali Haydar Efendi’nin kızı Vedia Karabey’in verdiği bilgilerden de istifade edilmiştir.

Mehmet Âkif Aydın