ÂGACÎ

آغاجي

Gazneli sarayında hükümdarı görmek isteyen kimseleri huzura çıkaran yüksek dereceli memur; hâcib, mâbeyinci.

Kaynaklarda agacî veya âgacî şekillerinde geçen kelime Muhammed Kazvînî’ye göre Türkçe olup hükümdarın emirlerini devlet adamlarına tebliğ eden, devlet adamlarının arzlarını da hükümdara ileten memurun unvanıdır (bk. Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Makale, nşr. Muhammed Kazvînî, s. 130; Avfî, Lübâbü’l-elbâb, I, 297-298). Ancak bu kelime, Gazneliler’in hüküm sürdüğü çağda yazılan Dîvânü lugati’t-Türk ile Kutadgu Bilig’de görülmediği gibi, daha sonraki devirlere ait sözlük ve diğer eserlerde de bulunmamaktadır. Dîvân ile Kutadgu Bilig’de yer alan ağıcı ise “hazinedar” mânasındadır ve bu memurun görevi agacînin görevinden çok farklıdır. Buna göre Kazvînî’nin görüşü, agacînin şeklen Türkçe kelimelere benzemesine dayansa gerektir.

Sâmânî Hükümdarı II. Nûh b. Mansûr’un (977-997) sarayında yaşadığı bilinen Buharalı Emîr Ebü’l-Hasan Ali b. İlyâs’ın “el-agacî” unvanını taşıması (bk. Nizâmî-i Arûzî, a.e., nşr. Muhammed Muîn, s. 44, 85, 87), Sâmânî sarayında da “agacî” unvanlı bir memurun bulunduğuna delil teşkil edebilir. Gazneliler’in, Sâmânî devlet teşkilâtı geleneklerini sürdürmüş oldukları göz önüne alınarak, agacînin de Gazneliler’e Sâmânîler’den geçtiği kabul edilebilir. Gazneli tarihçisi Beyhakı, agacînin hükümdara en yakın memur olduğunu, savaşta ve barışta daima yanında bulunduğunu, hadım olması sebebiyle hareme de girip çıkabildiğini bildirdikten sonra, resmî vazifesini hükümdarla görüşmek isteyen kişilerin hüviyetlerini tesbit etmek, girmelerine müsaade aldıktan sonra onları huzura götürmek, devlet ricâlinden gelen yazıları hükümdara sunmak ve hükümdarın emirlerini ilgililere bildirmek şeklinde ifade etmektedir.

Selçuklu Devleti’nin saray teşkilâtında agacî tâbiri kullanılmadığı halde, ilk zamanlarda iki önemli şahsın bu unvanı taşıdıkları görülmektedir. Bunlardan biri Tuğrul Bey’in hâcibi Abdurrahman Alp Zen (?) el-Agacî, diğeri ise Alparslan’ın Arslan Beygu oğlu Kutalmış ile yaptığı savaşta (1064), sultanın emîrleri arasında yer almış olan Emîr Agacî’dir. Adı geçenlerin Selçuklular’ın hizmetine girmiş Gazneli emîrler olmaları muhtemeldir. Çünkü, birçok Türk asıllı Gazneli ve Büveyhî emîrinin Selçuklular’ın hizmetine girdikleri bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugati’t-Türk, I, 83, 122; Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig İndeks (nşr. Kemal Eraslan v.dğr.), İstanbul 1979, s. 9; Beyhakı, Târîħ (nşr. Ganî#Feyyâz), Tahran 1324 hş., s. 169, 344, 472; Ahbârü’d-devleti’s-Selçûkıyye (nşr. Muhammed İkbâl), Lahor 1933, s. 31; Râvendî, Râhatü’s-sudûr (nşr. Muhammed İkbâl), London 1921, s. 98; Avfî, Lübâbü’l-elbâb (nşr. E. G. Browne#Muhammed Kazvînî), Leiden 1902-1906, I, 297-298; Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Makale (nşr. Muhammed Kazvînî), Kahire 1327, s. 130; a.e. (nşr. Muhammed Muîn), Tahran 1333 hş., s. 44, 85, 87; Ahmet Caferoğlu, Uygur Sözlüğü, İstanbul 1968, s. 6; G. Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford 1972, 78.

Faruk Sümer