ABDULLAH KESTELÎ

(ö. 948/1541)

Mirkatü’l-luga adlı Arapça-Türkçe sözlüğün yazarı.

Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Babasının adı Yûsuf, dedesinin adı Muhammed’dir. Kaynaklarda sadece Aydın’ın Kestel köyünde doğduğu, kadılık yaptığı, Arapça’yı çok iyi bilen, bilhassa lugat sahasında derin bilgi sahibi bir kimse olduğu ve Tire’de vefat ettiği belirtilmektedir.

Mirkatü’l-luga 30.000 kadar madde başı kelime ihtiva etmektedir. Müellif bunlardan 14.000’ini Cevherî’nin es-Sıhâh fi’l-luga adlı eserinden, 16.000’ini de Fîrûzâbâdî’nin el-Kamûsü’l-muhît’inden almış ve bu Arapça kelimelerin Türkçe karşılıklarını vermiştir. Mirkatü’l-luga’daki sistem Cevherî ile Fîrûzâbâdî’nin sözlüklerindeki sistemin aynısıdır. Kelimenin son harfi “bab”, ilk harfi de “fasıl” içinde belirtilmiştir. Sözlükte aranan herhangi bir kelimeyi, son harfinden ilk harfine doğru bir sıra takip ederek bulmak mümkündür. Mirkatü’l-luga’da, yukarıda belirtilen sıra içinde, önce Arapça kelimelere verilmiş, sonra da her kelimenin Türkçe anlamı yanına yazılmıştır. Kelimenin birden fazla anlamı varsa bunlar önem sırasına göre sıralanıp araları “ve” ile ayrılmıştır. Meselâ arîza: “Hâcet ve keskinlik ve söze kadir kimse ve kapı eşiği ve rahmet ve yüzün bir tarafı ve ol nâkadur ki kesre veya havuza irişe”. Arapça imlâya göre aynı yazılan, fakat okunuşu farklı olduğu halde mânası bir önceki gibi olan kelimelerde “misl-i...” ifadesi kullanılır. Meselâ keter: “Örgüç”; kitir: “Misl-i keter”. Arapça kelime çoğul ise hangi kelimenin çoğul şekli olduğu belirtilir. Meselâ büyût: “Cem‘-i beyt”; büyûtât: “Cem‘-i büyût”. Bazan Arapça kelimenin mânası yine Arapça veya Farsça bir kelime ile açıklanır. Meselâ hâtime: “Hâtimetü’ş-şey’, âhıruhu”; celîs: “Hemnişîn”.


Bazı Arapça kelimelerin karşısına, o kelimenin herkes tarafından bilindiğini belirtmek için, sadece f “ف” harfi (= mâruf) yazılmış, başka bir açıklamaya gerek görülmemiştir. Pek çok Arapça kelimenin mânasını açıklamak için yanına “hilâfu...” yazılarak onun zıddı olan kelimeden faydalanılmıştır. Meselâ bâtın: “Hilâfü’z-zâhir”; eymen: “Hilâfü’l-eyser”; eyser: “Hilâfü’l-eymen”.

Abdullah Kestelî’nin Mirkatü’l-luga’da kullandığı Türkçe, XVI. yüzyıl Türkçesi’dir. Eserdeki Türkçe metnin fonetik ve morfolojik özellikleri ile kelime hazinesi, o devir Batı Anadolu Türkçesi’nin dili hakkında bir fikir vermektedir. Meselâ yuvarlak sesli olan bazı kelimelerin düz sesli şekilleri de kullanılarak ses uyumuna riayet edilmiştir: kapu i kapı (bk. vukne, zâfire); demür i demir (bk. vats); yasduk i yasdık (bk. visâd, visâde gibi). Bu örneklerde hem yuvarlak hem de düz sesli olan kelimeler, Beylikler ve ilk Osmanlı devri Türkçesi’nde imlâda daima yuvarlak olarak gösterilmiştir. Üçüncü tekil şahıs iyelik eki Osmanlıca’nın son zamanlarına kadar sesli uyumuna tâbi olmamış ve imlâda daima +ı/+i şeklinde yazılmıştır. Fakat Mirkatü’l-luga’daki bazı örneklerden bu genel kaidenin daha çok imlâda geçerli olduğu, konuşma dilinde ve hatta halk diline yaklaşan metinlerde bu kuralın istisnalarına rastlandığı anlaşılmaktadır. Meselâ suyu çok kuyu (bk. aylem); otu yanmış yir (bk. mercûze); su yolu (bk. tila).

Mirkatü’l-luga’nın Türkçe metninde bugünkü yazı dilinde kullanılmayan pek çok kelime vardır. Meselâ azırgamak: “Azımsamak, az ve ehemmiyetsiz görmek”; biniv: “Binme”; biti: “Senet, belge”; çönge: “Kütleşmek, kesmez hale gelmek”; dörden dörden: “Dörder dörder”; dutruk: “Ateşi tutuşturmak için kullanılan çörçöp”; sağu sağmak: “(Ölünün iyiliklerini sayarak) Feryat etmek, ağlamak, ağıt söylemek”.

Mirkatü’l-luga’nın yazma nüshalarından en önemlileri, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (TY, nr. 400 [941/1535]; nr. 2959 [950/1543]; nr. 440 [954/1547]; nr. 3482 [960/1552]), Süleymaniye Kütüphanesi (İzmirli İsmail Hakkı, nr. 2863 [946/1539]; Harput, nr. 280 [947/1540]; nr. 5261 [955/1548]; Fatih, nr. 5260 [956/1549]; Ayasofya, nr. 4766 [959/1551]), Viyana Kütüphanesi (bk. G. Flügel, I, 118, nr. 113 [946/1539]) ve Berlin Kütüphanesi’ndeki (Staatsbibl., MS Or. Quart, nr. 977 [964/1557]) nüshalardır.

Yakın zamana kadar üzerinde müstakil çalışma yapılmamış olan Mirkatü’l-luga hakkında 1983 yılında bir doktora tezi hazırlanmış, fakat henüz yayımlanmamıştır. Bu tezde “Arapça-Türkçe Sözlük” (s. 58-450) ile “Türkçe-Arapça Sözlük” (s. 451-568) başlığı altında iki ayrı kelime listesi verilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Keşfü’z-zunûn, II, 1657; G. Flügel, Die arabischen, persischen und türkischen Handschriften, Wien 1865, I, 118-119, nr. 113; Kamûsü’l-a‘lâm, V, 3859; Hediyyetü’l-‘ârifîn, I, 475; Bursalı M. Tahir, Aydın Vilâyetine Mensup Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli, İstanbul 1925, s. 67; Osmanlı Müellifleri, I, 358; Tarama Dergisi, İstanbul 1934, I, 57; Hanna Sohrweide, Verzeichnis der orientalischen Handschriften in Deutschland (VOHD), Teil 5, Wiesbaden 1981, s. 195; Abdül Gaffâr, Mirkatü’l-luga (doktora tezi, 1983, İÜ Ed. Fak.), s. 578.

Nuri Yüce