ABDULLAH b. CÜBEYR

عبد الله بن جبير

Ebü’l-Münzir Abdullah b. Cübeyr b. en-Nu‘mân el-Ensârî (ö. 3/624)

Uhud Savaşı’nda Ayneyn tepesindeki okçuların kumandanlığını yapan sahâbî.

Evs kabilesine mensup olup Birinci Akabe Biatı’ndan sonra İslâmiyet’i kabul etti. Medineli yetmiş kişi ile birlikte İkinci Akabe Biatı için Mekke’ye geldi. Biattan önce Hz. Peygamber’le görüşmek istedi ve birkaç arkadaşıyla birlikte Peygamber’in kalmakta olduğu Abbas’ın evine gitti. Fakat Abbas, Hz. Peygamber’in Medineliler’le olan münasebetini Kureyşliler’den gizlemenin gereğine inandığı için, onlara Peygamber’le ancak Akabe’de görüşebileceklerini söyledi. Abdullah da diğer ensar gibi Akabe’de Hz. Peygamber’e biat etti.

Abdullah b. Cübeyr Bedir ve Uhud savaşlarına katıldı. Uhud Savaşı’nda Hz. Peygamber, İslâm ordusuna arkadan gelebilecek saldırıya engel olmak maksadıyla sol taraftaki Ayneyn tepesine, Abdullah b. Cübeyr kumandasında elli kadar okçu yerleştirdi ve hiçbir şekilde oradan ayrılmamalarını emretti. Savaşın başlangıcında müslümanların galip gelmeye başladığını gören okçuların büyük bir kısmı ganimetten mahrum kalmamak için yerlerinden ayrılmaya başladılar. Abdullah Hz. Peygamber’in “bizim bozguna uğradığımızı, atlarımızı kuşların kaptığını görseniz bile, ben size haber gönderinceye kadar yerinizden ayrılmayınız” buyurduğunu anlatmaya çalıştıysa da, bütün gayret ve ısrarlarına rağmen çözülmeye engel olamadı ve yanında kalan on kişi ile birlikte Hâlid b. Velîd’in kumanda ettiği Mekkeli süvarilerle savaşmak mecburiyetinde kaldı. Okla savaşa başlayan Abdullah, oku bitince mızrağıyla, o da kırılınca kılıcıyla mücadeleye devam etti; nihayet İkrime b. Ebû Cehil ve arkadaşları tarafından şehid edildi. Müşrikler onu öldürmekle yetinmeyerek vücudunu delik deşik ettiler ve bağırsaklarını dışarı döktüler. Âl-i İmrân sûresinin 152. âyeti, şehid oluncaya kadar Hz. Peygamber’in emrini yerine getirmeye çalışan Abdullah ve arkadaşlarını övmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vâkıdî, Kitâbü’l-Megazî (nşr. M. Jones), London 1965-66 1 Beyrut, ts. (Âlemü’l-Kütüb), I, 131, 160, 219-220, 229-230, 232, 284, 301-302, 323; İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Mustafa es-Sekka v.dğr.), Kahire 1375/1955, I, 465, 689; II, 65, 113, 123; İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l-kübrâ (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388/1968, II, 39-40, 41, 42, 47; III, 53, 475-476; IV, 7; VIII, 31; Halîfe b. Hayyât, Târîħ (nşr. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1967-68, s. 29, 34; a.mlf., et-Tabakat (nşr. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1966-67, I, 197; İbn Habîb, el-Muhabber (nşr. Ilse Lichtenstadter), Haydarâbâd 1361/1942, s. 278-279; Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf, I (nşr. Muhammed Hamîdullah), Kahire 1959, s. 241, 265, 317, 319, 330; Taberî, Câmiu’l-beyân, Bulak 1323-29 → Beyrut 1398/1978, IV, 81-87; İbn Abdülber, el-İstî‘âb (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî), Kahire 1969, III, 877; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gabe (nşr. Muhammed İbrâhim el-Bennâ v.dğr.), Kahire 1390-93/1970-73, III, 194; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâ, II, 331; Makrîzî, İmtâu’l-esmâ, Kahire 1941, I, 101, 120, 128; İbn Hacer, el-İsâbe, Kahire 1328, II, 286.

Mustafa Fayda